Bir Hayal Kırıklığı, Bir Şaşırtıcı Alegori, Bir Zayıf Ütopya

Her hayal kırıklığında olduğu gibi “ temsile neden böyle yaklaşmış” sorusunu sorduran Gölgeler ve Suretler’e, zayıflığı bir nebze olsun detaylarda elenen Dünya İstilası’na ve 2011’de izlemesi bir yandan şaşırtıcı beri yandan da vaka-i adiye sayılacak Limit Yok’a biraz daha yakından bakalım. GÖLGELER VE SURETLER: Derviş Zaim, Gölgeler ve Suretler ile sinemamızın tanıdık imajlarının dışına taşmayı […]

Devamını Oku...

29. Uluslararası İstanbul Film Festivali Günlüğü -4

29. ULUSLARARASI İSTANBUL FİLM FESTİVALİ GÜNLÜĞÜ 4. KISIM 15.04.2010 Reha Erdem sinemasını yalnızca Kaç Para Kaç’ı tenzih edebilerek, sevmediğimi söylemeliyim. Son filmi Kosmos da, bende Kaç Para Kaç’ın yanına ekleyebileceğim bir film izlenimi uyandırmadı. Sebebi sevmediğim önceki işlerinde olduğu gibi cümleyi sollayan teknik. Kosmos’ta mucize felakettir diyor Erdem ve dışarıdan beslenen ile içeridekilerin Dünya dışı […]

Devamını Oku...

29. Uluslararası İstanbul Film Festivali Günlüğü -3

29. ULUSLARARASI İSTANBUL FİLM FESTİVALİ GÜNLÜĞÜ 3.KISIM 11.04.2010 Nowhere Boy; ileride adı anılmayacak, sıradan bir gencin melodramla yakın akraba hayatını anlatsaydı eğer yönetmen Sam Taylor Wood ve senarist Matt Greenhalgh hakkında olumlu tespitler yapmak mümkündü. Ancak bahsedilen genç John Lennon ve John Lennon bu tarz bir kısmi biyografiyi değil, teoride aynı pratikte yani sinema dilinde […]

Devamını Oku...

29. Uluslararası İstanbul Film Festivali Günlüğü -2

29. ULUSLARARASI İSTANBUL FİLM FESTİVALİ GÜNLÜĞÜ 2. KISIM 07.04.2010 Atom Egoyan filmografisinin en hafif filmi Büyük Hata, bir yeniden çevrim olma handikaplarının dışında kendi ayakları üstünde de epey yalpalayan bir film. Düğüm geçişleri kontrollü değil, sürprizleri tahmin edilebilir düzeyde. Hikayeyi çetrefilleştiren bazı cömertlikler filmin eksikliklerini örtmek üzerine oynanan bir koz görünümü alınca da işin tadı […]

Devamını Oku...

29. Uluslararası İstanbul Film Festivali Günlüğü -1

29. ULUSLARARASI İSTANBUL FİLM FESTİVALİ GÜNLÜĞÜ 1.KISIM İlk Filmekimi, ilk !f derken nihayet ilk İstanbul Film Festivali maceram başlıyor. Festival 29. Yılını devirecek, ben 19’u atlatmaya çalışıyorum. 2haftalık kısa bir süreye ne kadar film sığdırılır, heves bünyeyi bu tempoda ne kadar süre ayakta tutar bekleyip göreceğim. İyi filmler de olacak kötü filmler de. Lakin saygıda […]

Devamını Oku...

Fikri Kendinden Büyük

Kurt Adam’ın; projenin resmiyete dökülmesinden itibaren fikir ve kamera önündeki isimler göz önünde bulundurularak hissettirilen “yılın süper prodüksiyonlarından biri” havasının erken söndürülerek, önce gösterim tarihinin ertelenmesi, vakti geldiğinde de alışık olduğumuz gürültülü tanıtım kampanyalarından yoksun bir şekilde sessiz sedasız vizyona servis edilmesi, filmle ilgili birtakım yolunda gitmeyen durumların olduğuna işaret ediyor gibiydi. Filmi gördükten ve […]

Devamını Oku...

!f’te Görebildiklerim

Sömestre kötü zamana denk geldi. Tatili nihayete erdirip İstanbul’a döndüğümde !f maratonu başlayalı epey bir zaman geçmişti. Aşağıda bu yılki Bağımsız Filmler Festivali seçkisinde yakalayabildiğim 8 film hakkında fikirlerimi bulacaksınız. Evet, içlerinde bu yılki etkinliğin “gözde” filmleri yok maalesef fakat bu durumdan pek hayıflandığım söylenemez çünkü birçoğunu vizyon programında da yakalamak mümkün olacak gibi gözüküyor. […]

Devamını Oku...

Dili Farklı Meselesi Aynı Çıkmazına Çekilen Üç Film

Çıkmazımız şu: Filmlerin, sinema yazarlığı unvanlı kalemler dışında kalan kümedeki sesi duyulan, imzası bilinen kitle tarafından, içerik olarak birbirlerinin aksi istikametlerde ilerlemelerini, hatta farklı tür ailelerine mensup olmalarını önemsemeden, birbirlerinden bağımsız ilhamlardan yoğrulmuş öykülerini ve bu kanadın işleniş işçiliklerinin kıyas kabul etmeyeceğini hiçe sayıp; işlerin ülkemizde epey “pop’laştırılan” tür sineması sinemamızın kanayan yarası teşhisine kuru […]

Devamını Oku...

Vavien’den Ninja’nın İntikamı’na

Yılbaşının kapı araladığı uzun tatil ve Uluslararası Gençlik Film Yapım Atölyesi’nin sertifika töreni kokteyli ve film gösterimine katılmam dolayısıyla çıktığım üç günlük Ankara seyahatim esnasında bir süre yazmaktan uzak kaldım. Bu yazıda o dönemde görme fırsatı bulduğum filmler üzerine düşüncelerimi kısa kısa paylaşmaya çalışacağım. Bahsedeceğim beş film için bir önsöz takdim etmem gerekirse; Vavien hareket […]

Devamını Oku...

AŞKI (D)İŞLEMEK

Seyircide merak uyandırmaktan çok onu provoke etme amacında görünen bir sahneyle/plan sekansla açılıyor film. Özü bilinen ama gösterilmeyen olay(olgu), fetişist öğeler,kısık sesle dillendirilen ne ile alakalı olduğunu bilemediğimiz ve nereye varacağını anlayamadığımız diyaloglar etrafında şekillendirilen bir körebe oyunu bu gördüğümüz. Önemli çünkü filmin genel gidişatı açısından biri reel diğeri yansımadan ibaret iki ipucu bırakıyor zihnimizin […]

Devamını Oku...

Cameron Sineması Saf Eğlence Kaldırır Mı?

Yazılı ve görsel basını takip edebildiğim kadarıyla Avatar daha gösterime girmeden, yapılan deneme gösterimleri göz önünde bulundurularak sinemayı yenileyen-sinemada devrim gerçekleştiren bir film(hatta bazı kaynaklarda bir filmden çok daha fazlası gibi ifadeler de kullanılıyordu)olarak lanse edildi, ön pazarlama evresine görüp görebileceği en şatafatlı reklam kampanyası eşlik etti. Bir filme devrim niteliği kazandıran öğeler sinemaseverden sinemasevere […]

Devamını Oku...

Devam Filmi Mi?

Baştan söyleyeyim, iyiden iyiye rotatif niteliği kazanmaya başlayan Testere serisinin sosyolojik boyutuyla ilgili bir şeyler söylemeyeceğim, ihtiyaç da duymuyorum. Efendim işte kan gövdeyi götürüyor, insan vücudu/vücuttan koparılan uzuvlar fütursuzca sergileniyor, hayatın anlamı-anlamı pekiştiren bedelli imtihanlar ve hayat bağışlama olgusu üzerinden düpedüz divan edebiyatı yapılıyor, hariçten gazel okunuyor falan filan diye şikayet ediliyor ya.. Benim derdim […]

Devamını Oku...

Seyredilebilirlikten Yoksun 3 Film

Bir film ya da sanatın herhangi bir kolundan çıkmış, beslenmiş bir iş hakkında verdiğiniz hüküm, sanat eserinin hali hazırdaki sözlük anlamıyla eşlik gösterir. İkisi de yaratıcılık dolayısıyla hayat bulur.Daha da önemlisi biriciktir, özneldir.Sinemanın(ya da genel olarak sanat olarak addedilen derin tünelin)en güzel, en ilgiye değer kısmı da budur benim için. Bu bazda iyilik, kötülük, vasatlık, […]

Devamını Oku...

Popüler Olanı Sevimli Olana Kırdırma Telaşının Tökezlediği Bir Film

Son dönemde imza attığı/yol yordam gösterdiği işleri, üslubunu daha yazıp çizmeye başladığı anda oturtmuş(kitlelere kabul ettirmiş filan demiyorum)birinin sanat hayatının bu döneminde imza atacağı bir şeyler olarak görmeyip, hevesle takip etmeye çalışmasam da Yılmaz Erdoğan’ı senarist sıfatıyla severim. Hoş bir kalemi vardır. Hoş derken;uyku öncesi işlevli hafif müzikler hoşluğunda değil, zaman zaman ucu açılan zaman […]

Devamını Oku...

Ülkemde Medya Hicvi ve Gangster Filmi Parodisi Kotarmaya Çalışmak

Kanal-i-zasyon ve Kolpaçino’yu, bir an evvel aradan çıkarmak maksadıyla peşi sıra izledim. Temelde ortak bir amaçtan yola çıkan iki film, fikrin dallanıp budaklandırılması aşamasında birbirinden ayrılıyor. Kanal-i-zasyon; işin bir yerlerine medya, medyadan yola çıkarak da sistem eleştirisi enjekte etmeye çalışırken, Kolpaçino ayaklarını yere sağlam basan bir sinemayı umursamadan, gangster filmlerinin sürükleyici temalarını (illegal işler, şiddet, […]

Devamını Oku...

Filmekimi’nin Ardından

İlk yedisini memleket farklılığı dolayısıyla basından takip edebildiğim Filmekimi’nin 23 filme ev sahipliği yapan sekizincisine, seçkinin 14 filmini izlemek suretiyle katıldım. Birazdan filmler hakkında kısa kısa bir şeyler söylemeye çalışacağım fakat bundan bağımsız olarak bu yılki sonbahar film haftası için genel bir çerçeve oluşturursak (izleyemediğim 9 filmi tenzih ederek) bu yılki seçkinin üzerimde ufak çapta […]

Devamını Oku...