Serüvendir yaşamak; ne getirir ne götürür belli olmaz, bir gün ağlar bir gün gülersin. En umutsuz anında; yaşlar süzülürken yanaklarından, birden donu verir, hatırladığında… ışığın olur, karanlıkları delersin… Ya da katılırken kahkahalarla, yüzünde açan gülleri göstermek istediğin… Belki yanı başında belki çok uzaklarda, ama bir yürek atışı kadar yakındır sana…
Kasvetli bir sabaha merhaba dediğinde gülerek, ya da düz yolda tökezlediğinde, ellerini avuçlarında hissedersin…
Çoğu zaman yalnızsındır, kalabalıklarda, sahte gülücüklere sahte gülücüklerle karşılık verirsin…
İlişkiler vıcık vıcık; menfaat, ihanet, riya vardır hep etrafında… Tiksinirsin hani bazen manasızdır yaşamak… Ot gibiyim der dalar gidersin; film şeridi gibi geçerken yaşadıkların, bir kareye takılır gözlerin… O kareden sevgi akar damarlarına, birden canlanır, dirilirsin. Oysaki ona kaç kez senden nefret ediyorum! karışma bana! diye bağırma mışmıydın? O kare değimlidir ki seni gene de dört elle hayata sarılmayı tetikleyen…
Meydan okursun, kafa tutarsın, dünyayı sırtlanıp gidesin gelir… Ama bende buradayım dersin; bir kucak açarsın, kolların dünyayı sarar, bir gülümser içinde çiçekler açar, yüreğinde o an mevsim ilkbahar olur..
Yanında yüksek sesle düşünür; en uygunsuz sırlarını ortak edersin, kimi zaman kalbini kırdığın, kimi zaman gönlünü aldığın olur… Almadan veren, çağırmadan gelen, her işine burnunu soktuğunu sanırsın. Gün olur araya yollar, yıllar girer… ama hep taze sımsıcak anılar, hatırlayınca gülersin. Korkmazsın! buz üzerinde yazılı değildir, yitip gitmez ilgisi, aramızdaki alış veriş kan bağından…
Bilirsin;…
Her canı sıkılan bir sığınak arar; onu sarıp sarmalayacak, yalnızlığında O benim annemdi dersin. O olsaydı nasıl baş eder di düşüncesiyle eskiyi anarak pusulanı bulursun. Aramızdaki ilişkimizden memnun değilsin, hep başkalarının anneleri ile karşılaştırıldım. Bense seni kendi ayaklarının üzerinde; kimseye muhtaç olmadan, kendi işini görebilmen için böyle davranmayı uygun buldum, ayağı yere basan, sağlam duran, tuttuğunu koparan, inandığının peşinde koşan, mücadeleci bireyler olmanız için sizi hayata alıştırma amacından… Acaba benim gibi düşünen kaç kişi bulunur, böyle bir ilişki var mıdır? tartışılır, hep bir şeylerin eksik, sahte, maksatlı olduğunu fark ettiğin yaşamda yinede gönlün o mucizeyi beklemekten yanayken, hayatınla ilgili kararları, bir başkasına bırakmamalısın… bu bağlamda sana ufak tefek birkaç sözüm var.
“Senden bir tane daha yok bu dünyada” gülümsemeyi asla unutma gözlerinin içi gülsün gülerken, pırıl pırıl parlasın ve her zaman nemli kalsın gözpınarların… Kendini sevebilecek bir insan haline getirmeyi ve ondan sonrada kendini sevip, kendine sarılmayı unutma…
Zamana güven, zamanın senin en büyük dostlarından biri olduğuna unutma. Acılarının ve felaketlerinin ancak zamanın koynunda; uyuyabileceğini unutma, unutma ki başına gelenler günün birinde kişisel tarihin ayrıntılarından biri olmaya mahkumdur…
Her çiçek sevgilin olsun, her sevgilin ise bir çiçek. Açık tut gönlünü tüm güzelliklere yasalar, günahlar, yasaklar sen olduğun için vardır… Aydedenin; sihrini gönderdiği gecelerde uyanarak, çalma hayatından saatlerini, gecenin içinde yolculuğa akmayı unut, içinde hiç ölmeyecek bir gençlik virüsü yarat ve kaç yaşında olursan ol, her zaman 25 yaşında kalman gerektiğini unutma…
Asla taviz verme; seni sen yapan yanlarından, onurlu bir yaşam sürebilmen için, şartlar ne olursa olsun direnmeyi sakın unutma. Kendine vuracağın her darbenin seni senden biraz daha uzaklaştıracağını unutma…
Korkma mahallenin delisi olmaktan, doğrucu davullar ne kadar çoğalırsa mahallede, hayat mutlaka iyiye gidecektir unutma.
Hatanın affedilmeyecek olanından kaç, ama hata yapmayayım diye de yakıp geçme yıllarını. Unutma ki hiç hata yapmayan bir insan yapabileceklerinin en iyisini yapmamış demektir… Korkma insanca konulardan ve korkunun kendisinden çok, onun beklentisinden daha korkutucu olduğunu unutma…
Bir anlamı olsun kendinle yaptığın kavgaların ve hep ileriye taşısın seni kavgada attığın her adım… Açık bırak pencereni ve her sabah güneşinin rüzgarı önüne katarak perdelerle yapacağı raksa dönük olsun bakışın. Küçük mutlulukların görkemine inandır kendini ve gülümse. Umutların bitmesin asla ve umutların bittiği yerin, hayatında bittiği yer olacağını asla unutma…
Ve bu dinozora kulak ver… Aklıma gelmişken bir hatırlatma yapayım hemen hemen herkesin bildiği bildik bir öyküyü yazarak.
Günlerden birinde bir baba ile oğlan konuşuyorlarmış, oğlan benim yüzlerce arkadaşım var demiş senin ise hiç. Baba demiş ki iki üç tane dostun olsun daha iyi benim üş beş dostum var. Senin kaç dostun var diye sormuş. İstersen bir deneyelim bakalım, senin arkadaşların senin için ne yaparlar. Çocuk kabul etmiş babası hemen orta boy bir kuzuyu keserek, onu çuvalın içine koyup, git şimdi arkadaşlarına diyerek çuvalı omzuna kaldırmasına yardım etmiş…
Çocuk en çok güvendiği arkadaşına gelmiş o kanlar akan çuvalı görünce korkulu gözlerle çocuğa bakarak onu oradan uzaklaşmasını istemiş, çocuk sırasıyla bütün gece arkadaşlarının kapısını çalmış ve en sonunda vazgeçip çok yorgun bir durumda eve gelmiş…
Geldiğinde babası onu kendi arkadaşına göndermiş. Kapıyı çalıp beklemiş açıldığında sen falancanın oğlu değimlisin diye sormuş, oda evet demiş. Haydi gel deyerek arka bahçeye gitmişler. Adam büyükçe bir çukur kazarak çuvalı içine gömer ve üzerine sarımsak eker. Biraz dinlenmiş olan çocuk evinin yolunu tutar.
Babasına olanı anlatır bu sefer babası git ona, yüzüne kuvvetli bir tokat at deyipyollar. Çocuk çaresiz adamın evine gelir. Kapıyı çalar ve utanarak üzülerek ona sağlam bir tokat atar.
Adam der ki git o babana söyle, bir tokata koca sarımsak tarlasını satmam. Çocuk aldığı dersle koşarak eve gelir. Gülerek babasını kucaklar, yüzlerce arkadaş değil onu sorgusuz sualsiz güvenen iki üç dostu olmasının daha hayırlı olduğunu söyler…
SENDEN BİR TANE DAHA YOK bu dünyada! Özelsin; her şeyden önce, herkesten önce, sen benim kıymetlimsin, hayatın boyunca karşına çıkacak tüm engelleri aşacağın inancıyla, her şey gönlünce olsun, huzurlu, sağlıklı, mutlu bir yaşam temenni ederim…