Serhaddimiz Edirne
Edirne’ye yolum ilk kez 1961 yılında düşmüştür. İstanbul’da bile henüz garaj mefhumu yokken, Sirkeci sokaklarından bindiğim otobüs, hayli sıkıntılı bir yolculuktan sonra beni oraya götürmüştür. Selimiye’nin minarelerini karşıdan önce iki, sonra üç, şehre girince de dört görünce; ağzım bir karış açık kalmıştır ki, tevatür bir şaşkınlıktır. Siz şimdi diyeceksiniz ki, “Kardeşim, bizim bildiğimiz Selimiye’nin dört […]
Devamını Oku