Gecikmiş Bir Edirne Yazısı

Basında Edirne

Haziranda bir hafta sonu gezisi için Edirne”ye gittik. Bir izlenimimizi hemen yazmak istedik ama araya giren ekonomik gündem konuları bizi alıkoydu. Bu hafta sonu Milliyet”in ”Business” ekinde okuduğumuz bir haber izlenimimizi aktarmaya bizi teşvik etti. Önce, Milliyet ”Business” ekindeki haberden söz edelim. İstanbul Eyüp”te 220 bin metrekare arazi üzerinde olan 250 yıllık tarihi Rami Kışlası (Asâkir-i Mansure-i Muhammediye Kışlası), ufak ufak tahrip edilerek yok ediliyormuş. 18 yıl önce Bedrettin Dalan”ın, Eminönü-Unkapanı”ndaki dükkânları yıkıldığı için geçici olarak bu tarihi binaya yerleştirdiği gıda toptancıları, şimdi bırakın çıkmayı ”kışla”nın tapusunu bize verin, diyorlarmış. Eyüp Belediyesi ise, Genelkurmay ile yapılan protokol gereği burayı boşaltarak kültür, dinlenme ve spor alanı yapacağı yerde tapu verilmesine sıcak bakıyormuş. Şimdi, geçelim Edirne”ye.
Her ne kadar Osmanlı sultanları 1361 yılında Sultan Murat 1 zamanında fethedilen Edirne”de 1413 yılına değin ikamet etmedilerse de bu serhat şehri 1458 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu”nun gerçek başkenti ve imparatorluğun Avrupa”ya doğru genişlemesinin temel üssü idi. Edirne ve çevresi, tabiat güzelliği ve geniş bir zaman diliminde inşa edilmiş tarihi eserleri hayran kalınacak bir yer. Mimar Sinan tarafından 16”ncı yüzyılda inşa edilen Selimiye Camii; 14”üncü ve 15”inci yüzyıllarda inşa edilen Yıldırım Camii ve Eski Cami”nin yanı sıra Muradiye Camii ve Üç Şerefeli Cami hakikaten görülmeye değer görkemli sanat eserleri. Aynı şekilde Beyazıt (II) külliyesi. Bu dev eserlerin yanı sıra, Bedesten ve Arasta kapalı çarşıları ve Rüstem Paşa Kervansarayı gibi daha farklı yapılar Osmanlı İmparatorluğu”nun tarihi mirasını gözlerinizin önüne seriyor. Bizim aktarmak istediğimiz izlenimimiz Rüstem Paşa Kervansarayı ile ilgili.
16”ncı asırda yapılan ve, şüphesiz o günden bu yana, orijinaline sadık kalınmak üzere birkaç kez yenilen bu Kervansaray, kelimenin tam anlamı ile gerçek bir ”inci”. Şehrin eski, dolayısıyla bugünkü turistik merkezinde ve şu yukarda saydığımız tarihi dev eserlerin karşısındaki bu ”inci” bugün kelimenin tam anlamıyla ”bedbaht” bir kullanım içinde. Güzelim binanın dış cephesindeki dükkânlar işportanın bir basamak yukarısı olarak nitelendirilebilir. İçerisi ise sözüm ona otel. Sıcak suyu akmayan, su boruları patlak, temizlikten nasibini almamış, bir kasaba otelinde bile olması icap eden hizmetlerin, çay-kahve hariç, hemen hemen hiçbirisi yok. Bakımsız ama tabiata bırakıldığı için güzelliğini devam ettiren ve plastik sandalye ve kırık dökük masalarla dolu bahçesinde, her gece sabahlara kadar düğün var ,ve dolayısıyla, otelde kalanların uyku uyumaları mümkün değil. Bir başka iç mekânda zevksiz bir bar-kafe ve bir bilardo ve oyun salonu ile, belki tek faydalı şey, bir internet kafe. Çöp ve pislik her yerde.
Sorduk, Kervansaray, Vakıflara ait imiş. İşletmeler özel. Vakıflara ait olduğu bilgisi doğru mudur bilmiyoruz. Olmasa da fark etmez. Çünkü, eleştirdiğimiz konu, bu ”inci” gibi tarihi kamu mirasının kamu yönetimi tarafından ”üç kuruş” kira karşılığı bu” inci” vasfına hiç yakışmayan maksatlar için kiralanması. Kafasını, ne anlama geldiği ve nasıl uygulandığı belli olmayan bir ”kamu yararı/zararı” kavramına sokmuş kamu yönetimimiz aslında bu davranışlar ile tarihi mirasımıza ve dolayısıyla kamuya zarar vermektedir. Aynen, Rami Kışlası örneğinde olduğu gibi.
Rüstem Paşa Kervansarayı”nın acı durumu karşısında durduk düşündük. Biz nasıl insanlarız yahu? Avrupa Birliği”ne girelim diye yırtınıp duruyoruz; asırlar boyunca Avrupa”ya açılan kapımız olan, halen de Avrupa”dan gelenlerin Türkiye ve önemli geçmişi hakkında ilk ciddi izlenimlerini alacakları güzelim tarihi Edirne”de bir tarihi ”inci”yi nasıl böyle rezil ederiz? Yok mudur bu ”inci”yi ”inciliğine” uygun bir şekilde kullanmanın yolu? Biz kendimize göre düşündük. Tavsiyemiz, buranın Trakya Üniversite”ne devri ve buranın ”Osmanlı Tarihi ve Sanatı” üzerinde doktora üstü çalışmalar yapan ve bu konuda dünyanın diğer üniversiteleri ile işbirliği yapacak bir merkez haline dönüştürülmesidir. Mevcut pespayeliği ancak Edirne”nin tarihi önemine uygun bu gibi bir kullanım ile temizleyebiliriz.

Korkmaz İLKORUR Radikal, 13.07.2004