Rumeli Türk Varlığı (2)

İçeriği Paylaş...

Anadolu’dan Rumeli’ye göçler bir târihten sonra artık çoktan bitmiştir. Fakat Kırım Tatarları arada bir hâlâ kopup gelmektedirler. Bunlar, Rumeli’ndeki diğer Türk unsurlarla öyle bir karışmışlardır ki, bugün, Tatar diye adları bile geçmemektedir. Rumeli’nde şimdi Tatar bilinenler ise, 1877-78 Türk-Rus Savaşı ardından Kırım ve dolayından gelenlerdir. Bunların da ancak bâzısı yüzleri-gözlerinden tanınabilmekte, diğerleriyse kendilerince bile Yörük sanılmaktadırlar!

Bunlardan başka, Rumeli’nde ikinci bir Tatar toplumu daha vardır. İkinci öbek Tatarlar, Anadolu’da Timur’dan arkaya kalanlar ve Osmanlı’nın Kara Tatar dedikleri olup, kendileri Çelebi Mehmet tarafından Rumeli’ne sürülmüşlerdir. Meselâ Tatarpazarı adı Kara Tatarlar’dan gelmektedir ki, yaşadıkları çevre dahî buralarıdır.

Rumeli’nde altı ana öbekte toplanan Yörük-Tatarlar, en yoğun olarak Bulgaristan’da yaşamışlardır. Batı Trakya, Kuzey-Yunanistan ile Romanya ve Ukrayna’nın Karadeniz kıyıları bu konuda daha sonra gelmektedirler. Şu da var ki, ilk yerleşimden sonra ancak epey seyrek olarak, ileri alanlarda dahî Türkler görülmüşlerdir. Nitekim, başta Bosna olmak ü-zere; Arnavutluk, Kosova, Sırbistan, Macaristan ve hattâ Avusturya’yla Slovakya’da bile Türkler yaşamışlardır.

Rumeli Türkleri içinde Konyar diye bir alt öbek bilinir. Konyar adının aslı Rumca(Yunanca) Konyaros’tur. İşte buna dayanarak, Konyarlar’ın Konya’dan geldiklerine hükmedilmiştir. Bu böyle ve doğru olsa bile, Konya’dan göç Osmanlılar’dan önce yaşanmış olmalı-dır. Çünkü… Osmanlılar, Karamanoğulları’nı yenip Konya yöresini ele geçirdiklerinde târih 1467’dir. Oysa, Konyarlar bu târihten önce Rumeli’nde yaşamaktadırlar. Konyarlar’ın yerleştikleri bölge, Selânik’le bunun batısı ve kuzeyidir. Konyarların Türklükleri kesin ise de, nereden geldikleri hususu pek açık değildir. Bu konudaki bir görüş uyarınca Konya çevresinden göçmüşlerdir. Diğer bir görüşe göreyse, Tatarlar’dan önce olmak üzere kuzeyden inmişlerdir. İkinci görüş şöyle de devam etmektedir: Bizans, Balkanlara inen Konyarlar’ı önce Konya merkezli Orta-Anadolu’ya yerleştirmiştir. Bundan sonraysa, gerek görülüp Selânik dolayına göçürülmüşlerdir. İkinci görüş, târihçiler arasında daha bir ağırlık kazanmış bulunmaktadır. Yani… Konyarlar, Evlâd-ı Fâtihan denilen Yörük-Tatarlardan ayrı bir öbek olup, Rumeli’ne kuzeyden inmişlerdir.

Rumeli ve Türkler deyince, Dobruca için ayrı bir paragraf açılmalıdır. Dobruca’nın ilk sâkinleri olarak İskitleri biliriz. MÖ VI. yy’ da Karadeniz’e çıkan Yunanlılar, Dobruca’da da birkaç koloni kurmuşlardır. Bugünün Köstence’si de bu zamânın bir hâtırasıdır. Bölge, günümüzdeki Romen ve Bulgar topraklarıyla birlikte ve MÖ 75’te Roma’nın eline geçmiştir. MS 395’te Roma bölününce, Dobruca doğu-da ve dolayısıyla Bizans’a kalmıştır. Bu arada ve daha sonra ; Gotlar, Gepitler, Hunlar, Avarlar, İslavlar, Bulgarlar, Macarlar, Peçenekler, Kumanlar ile Altınordu ve Kırım Tatarları Dobruca’da görüleceklerdir. Bunlardan kimi gelmiş-geçmiştir, kimi de biraz oyalanmış… XIII. yy’daysa, Saru Saltuk adındaki bir Alp-Eren, Sinop ve Kastamonu dolayından derleyip-topladığı müritleriyle gelip,Dobruca’ya yerleşmiştir. Saru Saltuk’un ölümünden sonra başıboş kalan müritlerinin Hıristiyan oldukları (Gagavuzlar) söylenirse de, bu husus tartışmalıdır. Nitekim, bugün Dobruca’da yaşayan Anadolu kökenli Türkler içinde Saru Saltuk müritlerinin olmaları gerekmektedir. Bu Türkler dahî Ev lâd-ı Fatihan’la ilgili değildirler.

Dobruca Türkleri, günümüzde Türkler ve Tatarlar diye ikiye ayrılmışlardır. Bu ne demektir? Anadolu kökenlilere Türk, Kırım ve çevresinden olanlara da Tatar denilmektedir. Şimdi, konuyu şöyle toparlayalım: Evlâd-ı Fâtihan’dan Kocacık, Naldöken, Tanrıdağı ve Selânik Yörükleriyle Saru Saltuklular Dobruca Türklerini oluşturmuşlardır. Gene Evlâd-ı Fâtihan’dan Yanbolu Tatarları ile bunlardan önce ve sonra gelen kuzeyli Türkler ise, Dobruca Tatarları adını almışlardır. Ancak bu iki Türk öbeği yan-yana ve birlikte yaşamaktadırlar. Bütün Tatar toplumu söz konusu olduğunda, bunların arasındaki kabîlelerden birinin adı Nogay’dır. Bunlar, Cengiz Han torunu ve Altın-ordu devletinin genel kurmay başkanı ve ordu komutanı Nogay Hana bağlılıklarından dolayı böyle adlandırılmışlardır. Daha çok göçebe olduklarından, Tatarların Yörükleri sayabileceğimiz Nogaylar’da, Türk-Moğol melezleşmesi Moğollardan yana ağır basmaktadır.

Aynı bölgenin Gagavuzlar’ıysa, Türk olmaları ve anlaşılır bir dille Türkçe konuşmaları yanında, Ortodoks-Hıristiyan inançlarından dolayı ayrı bir sınıf diye değer bulurlar. Şu da var ki, bu tutum günden güne değişerek Gagavuzları da Türk toplumuna katmak yö- nünde değişmektedir.

Yazımızı bağlamadan önce, Rumeli’nin Dağlılar’ını da anlatalım. Edirne’nin hemen yanı, başındaki Kırcalı, Bulgaristan’da yöne tim bölgesidir. Bölge, Rodop dağlarının doğusunda yer alır ve hemen tamamen dağlıktır. Nitekim, Osmanlı devrinde buraya Cebel den-miştir. Bu söz Arapça’da dağ veyâ dağlık demek olur. Bugün orada zâten Cebel diye bir yerleşim vardır. Bölge insanına, Rodoplar’dan dolayı Dağlı denmiştir ve hâlen de denmektedir. Kırcali bölgesi dağlık olmakla, diğer alanlar kadar tarıma elverişli değildir. Hiç olmazsa geniş çapta tarım yapılamamaktadır. Bundan olsa gerektir ki, Dağlılar ticâreti iyi başarmışlar, bu konuda; Aksekili, Dârendeli veyâ Kay-serili gibi öne çıkmışlardır. Dağlı’nın bulunduğu yerde Yahudî barınamaz, anlamındaki sözün esası buradadır. Dağlılar da, Evlâd-ı Fati-han’dandırlar. Altı Yörük ve iki de Tatar öbeği burada karışıp-kaynaşmışlardır. Dağlılar, Yörük veyâ Tatar olarak özlerini bilememekte, sâdece Türklük’lerinin bilincindedirler. Bugünkü Yunanistan’da Karamanlı diye bir etnik toplum yaşar. Ortodoks-Hıristiyan Karamanlılar, Lozan anlaşmasının nüfus değişimi hükümleri uyarınca, Rumlarla birlikte Orta-Anadolu’dan Yunanistan’a gönderilmişlerdir. Meselâ, Yunan eski cumhurbaşkanı Karamanlis bunlardandır. Göçmen Karamanlılardan bugün kaçı yaşamaktadır, bunu bilemeyiz. Ancak, Türk olduklarını pekalâ bilen Karamanlıların çocukları acaba ne düşünmektedirler?