İnsanoğlu birşeylere hep tutulur.Tutulmak sözcük olarak zengin anlamlar taşır.Zamanın neresinde neye tutulacağınızı da bilemezsiniz.Sizi elinizde olmadan gelir yakalar.Kısa süreli esaretler şeklinde oluşmakla birlikte kalıcı sevdaya dönüştüğü de çoktur.Doğa da tutulmalar yaşar..Ay tutulur güneş tutulur.Biri diğerini bir süreliğine tutsak alır.Sen de doğaya tutulursun ama çaresiz,ne ay olabilirsin ne güneş..O bereketli, ketum toprağıyla,her biri özel kokulu çiçekleriyle,gölleri , sazlıklarıyla ve herşeyiyle,yüzeni, yürüyeni, sürüneni,uçanıyla; rüzgarda, yağmurda, karda salınan öyle kusursuz ve bilge bir GÜZELdir ki seni farkeder mi diye düşünür durursun.Bu GÜZEL; cumartesi günü MERİÇ deltası ve Gala gölleriydi.. Beni farkettiler mi acaba?
24 Temmuz 2004 cumartesi günü doğa Meriç deltasında çoştu ,çağladı adeta..Binlerçe kuşla süslü deltada her an, her yer, her bakış açısı yeni bir keşifle noktalandı..Enezden gelip köprüden sola döndüğümüzde yavru saka grubuyla başlayan Gala göllerine yolculuk, çeltikçi ve pelikan sağanaklarıyla sürdü. Yemyeşil sazlıklar,hasır otları,berdilerle çevrili inci beyazı çiçekleriyle nilüfer yaprakları, sapsarı su nergisleri döşeli eşsiz kıyılar; yaşama yeni başlayan binlerce yavru kuş ile yanlarında gururla yer alan ebeveynlerine ev sahipliği yapıyordu.Bıyıklı sumruların gri civcivleri nilüfer yaprakları üzerinde minik kıpırdanışlarla yiyecek aranıyorlardı. Yemyeşil sazlara tırmanmış alaca balıkçıl yavruları ilerdeki çeltik tarlasının sınırındaki ağaçlara ak kanatlarıyla uçuşup konuyorlar, çeltikçiler küçük ak balıkçıllara karışıp nefis bir kontrast sunuyorlardı.Düzenli uçuşlarla gelen ak pelikan sürüleri sanki sıraya girip konuyorlardı. Nasıl bir sıra hem de… Yaklaşık yüz metre uzunluğunda önde kum kuşları düdükçünler ,arkada pelikanlar, geride bataklık kırlangıçları en arkada balıkçıllar olan bir sıra…Bir süre bu sıralanmaya bir teknik oturtmaya çalıştımsa da hemen başarılı olamadım. Suyun bitimi ,çamurun başlaması ve sazlıklar nedeniyle kendiliğinden oluşan, herkesin yerinden mutlu olduğu bir sıraydı bu .. Yüzlerce kuşun oluşturduğu örnek Barış sırası.. Görebildiğim erişebildiğim kadarıyla bütün çeltik baskısına ve Pamuklu gölüne giden yolu kapayan uyduruk kapıya rağmen bu denli doğal kalabilmiş böylesi yemyeşil bir alanla karşılaşmak ne büyük mutluluktu. Sen de dedim kendime binlerce kuş gibi sazlıkların arasında nilüferler ve nergislerle döşeli rakipsiz yerdesin.İlerledikçe düşen su düzeyi nedeniyle geniş çamurlu uzun bir kıyının başladığını gördüm.İşte düdükçünler,cılıbıtlar ve onlarca çamur çulluğu..İlerde sakarmekeler her yerde , görece seyrek de olsa küçük karabatak yavruları .Bu çok sıcak havada onların serin sularda olduğunu düşünmek iyi geliyordu ,oysa sığ kıyılarda sular kimbilir nasıl ısınıyor.Yolun çevresi örümcek ağları ile kaplı çalılıklarla dolu.Ansızın yola bir küçük kuş çıkıyor.Bu kim demeye kalmadan kuyruğunu havaya dikiyor.Yanına iki saniye sonra bir tane daha geliyor..Çalı bülbülleri kuyruklarını açıyorlar kur başlıyor…
Doğanın kapılarını sonuna değin açıp zenginliklerini sakınmadan sunduğu böylesi bir günde güzel bir raslantı eseri sizden başka da kuşgözlemci arkadaşınız varsa hemen sayıları tekrar tekrar birbirinize doğrulamaya çalışırsınız.Adeta mertebeye inanmayarak birbirinize bakakalırsınız.Binlerce kuş bu eşsiz doğa parçasında sizinle.. Oğuz beyle bu gözlemci karşılaşmasını hemen benim için yeni olan pasbaş patkalarla kutluyoruz.Doğanın dantel gibi işlediği genç bir gece balıkçılı, bizi kendine hayran bırakmak için yavaşça süzülüyor önümüzden.
Gala göllerinde, gün boyu ,bir el teleskobu kuruyor, dürbünler gözlüyor , kitaplara bakılıyor..Ne var ki günün sonuna doğru gerçeğin boyutlarını korumak benim için oldukça zorlaşıyor..Saz deliceleri yüzlerce kuşu havalandırdıkça onların arasında olduğumu sanıyorum, sazlıklara tırmanıyor,biraz yüzüp nilüferlerin üzerinde dinleniyorum.Pelikanlar uçarsa ben de uçarım deyip aralarına karışıyorum.Bu yaşamı onlarla paylaşmak, evet avuçlarımda bir karakulaklı kuyrukkakan yavrusu son nefesini verse bile paylaşmak istiyorum.Ben tutsağım bundan böyle..yaşadığım Meriç tutulması…
Oğuz Bey,yarın lagünler ve de özellikle Bücürmene lagünündeyiz diyor. Bücürmene sürprizlerle dolu bizim için.Hava önceki güne nazaran kapalı. Yolun solunda kızıl kumkuşlarıyla başlıyoruz güne..Küçük sumrular avda.Bataklık kırlangıçlarıyla, mahmuzlu kız kuşları bizi izliyor.Sevgili Yavuz bile arabadan çıkıyor,üstelik dürbünle bakıyor ve sesleniyor.Bahar şu adama bak kıpırdamadan bana bakıyor diyor genç bir bataklık kırlangıcı için..Bu kuş ne falan diye sormaya başlıyor..Dün akşam ben daha böylesi bir yer görmedim diye hayranlığını belirtiyordu.Öyle bir yerdesiniz ki saatler akıp gittikçe ,birine yakalanmasanız diğerine mutlaka yakalandığınız güzelliklerle dolu… Çeşit çeşit kum bitkileriyle dolanıyoruz.Oğuz bey sürmeli kervan çulluğuyla mutlu.Akdeniz martılarının kolonisi deniz kenarında ,yavru bir poyraz kuşu annesinin yanında , bir angıt grubu iniyor.Sonra uzakta bir sığırcık bulutu beliriyor.Lagünü kervan çulluğu akınıyla bitiriyoruz… desek de doğru olmuyor.Çünkü bitmiyor.İşaret edilen yöne bakıyorum, oldukça hareketli , minik üç tane yavru anneleriyle birlikte..Binlerce yavru arasında böylesi şirin ve hoş olanına raslamadığımı farkediyorum.Hiç akça cılıbıt yavrusu gördünüz mü ? İçinizden doğaya diz çökmek gelir..
Ben: tutsağım bundan böyle .. Yaşadığım, Meriç tutulması..Binlerce kuşu doyuran ,saklayan , sakınan , en verimli bahçeleri onlar için hazırlayan bu göllere…lagünlere.. çok sevgili Meriç e tutulmadır yaşadığım…
03.08.2004
http://www.kustr.org/kustr.php?modul=kyazidev&id=102