Bel Agrilari
Dünya nüfusunun %70-85’inin hayatlarinin herhangi bir döneminde bel agrisi çektigi, endüstrilesmis ülkelerde görülme sikliginin %60-80 oldugu saptanmistir.Bel agrilari tipta bir çok bilim dalinin ilgi alanina girmekte ve bir çok tedavi yöntemi uygulanmaktadir. Ancak hala bel agrilarinin tedavisi konusunda bir algoritma belirlenmis degildir. Geleneksel düsünce biçimleri hekimler arasinda hakimiyetini sürdürmekte ve bilimsel teknolojik gelismeler isiginda en eskisi 50 yila varan perkütan invazif girisimler hala göz ardi edilmektedir.
Bel Agrilarinda Risk Faktörleri: Bel agrilarinin ortaya çikmasinda birçok etken rol oynar. Bu nedenle bel agrisini degerlendirirken hastalarda bel agrisinin ortaya çikmasina neden olan risk faktörlerinden baslamakta yarar vardir
1. Yas: Bel agrisi sikayetlerine yakalanma yasi 25-55 arasidir. Yapilan arastirmalarda genellikle 50. ve 60. yaşlarda pik degere ulasan bel agrisi sikliginin 60. yaştan sonra belirgin olarak azaldigi gözlenmistir. Baslangiç yasinin ise 20-30 yas arasinda oldugu gösterilmistir
2. Cinsiyet:Her iki cinstede eşit olarak görülmektedir.
3. Ailesel geçiş: Bel ağrılarının çoğunda ailesel geçişin olduğu bulunmuştur
4. Çalisma kosullari: Erkek popülasyonunun %75’inin en fazla 20 kg yük kaldirabilecegi ve 30 kg’lik bir yükü ise itebilecegi saptanmistir. Kadin popülasyonu için ise 15 kg’a kadar kaldirilabilecek ve 24 kg’a kadar itilebilecek yüklerin uygun oldugu önerilmistir. Psikolojik çalisma ortaminda ise, is gizliligi, isin uyarici özelligi, is sirasinda hareket serbestligi, ise ait egitim ve yeteneklerin bel agrisi etyolojisinde önemi vardir. Bu kosullarin düzeninin saglanmasi da çalisan kisilerin bel agrisi riskini azaltacaktir
Bel Agrilarinda Tedavi Ilkeleri
Bel agrilari bir çok tip disiplininin alanina girmesine ragmen hala yeterince sonuç alinamamis önemli bir tibbi ve toplumsal sorunu olusturmaktadir. Tiptaki ilerlemelere ve bilgilere ragmen bel agrisi ile ilgili bu denli basarisiz olunmasinin temel nedeni multidisipliner, ekip yaklasiminin yeterince gelismemis olmasidir. Genellikle hasta hangi hekime basvurursa o hekimin görüs açisindan ele alinmakta ve bu nedenle de yeterli bir sonuca varilamamaktadir. Halbuki hastaligin o evresinde belirli bir algoritmik yaklasimla ele alindigi taktirde çok daha kisa sürede sonuca ulasmak mümkün olacaktir. Ilaç tedavisi ya da egzersizle iyilesebilecek bir hastada baska bir tedavi yönteminin uygulanmasi ne denli yanlissa, cerrahi ya da baska bir invazif girisimin uygulanmasi gereken hastada konservatif tedavi yöntemlerinin uygulanmasi da o denli yanlistir.
Bel agrili hastada diger önemli bir sorun hastanin egitimidir. Bel agrili hasta hangi tedavi uygulanirsa uygulansin belini dogru kullanma konusunda egitilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Tipta eksik olan bu yaklasim nedeniyle hasta bir süre için belirli bir disiplin tarafindan tedavi edilmekte ve daha sonra yine kendi kaderi ile bas basa kalmaktadir.
Bel agrilarinda genis bir yelpaze içinde uygulanan yöntemler, medikal tedavi, fizik tedavi yöntemleri, perkütan invazif girisimler ve cerrahi olarak siniflandirilabilir.
Bel agrisi sikayetlerinin birçok nedeni olabileceginden tedavi seçenekleri de oldukça fazladir. Bel agrisi planlanirken öncelikle üç ana hedef göz önünde bulundurulur;
• Semptomlarin kontrolü,
• Agri nedeni ile bozulan fonksiyonlarin düzeltilmesi,
• Iyilestirmeyi geciktiren yapisal, tibbi ve psikososyal nedenlerin önlenmesi.
Bel agrisi sikayetlerinin akut (3 haftadan az) veya kronik (3 aydan fazla) olusuna göre de tedavi seçiminde farkliliklar vardir.
Akut bel agrisi tedavisinde; kisa süreli yatak istirahati, bel okulu, güçlendirici egzersiz egitimi, diskektomi gibi etkinligini kanitlamis tedavi yöntemleri bulunur. Kronik bel agrisinda etkinligi kesinlik kazanmis bir tedavi yöntemi bulunmamaktadir. Tedavide iyilesme sürecine destek olacak ve agrisiz dönemlerin uzamasini saglayacak yöntemler tercih edilmelidir.
Sonuç olarak
Hangi biçimde siniflanirsa siniflansin bel agrilarinda tekli degil çoklu etkenlerin rol oynadigi açikça görülmektedir. Bu nedenle özellikle mekanik bel agrilarinda tek yönlü tedavi biçimlerinin etkili olmasi beklenemez. Bu nedenle de hastanin yalniz bir tip disiplini tarafindan ele alinip tedaviye kalkisilmasi çogu kez sonuç vermemektedir.
Hekimin degerlendirmesi gereken en önemli etken agrinin nereden kaynakladigini dogru algilamaktir. Bir çok bel agrisinda agriyi doguran etken tek basina degildir. Bu etkenlerin dogru ele alinmasi gerekir.
Akut ve kronik bel agrisi tedavisi birbirinden tümüyle farkli bir biçimde ele alinmalidir. Akut agrida tedavi, nedenlerin hemen ortadan kaldirilmasina yöneliktir ve sinirli bir zaman dilimini kapsar. Kronik bel agrisinda ise durum tümüyle farklidir. Farkli disiplinlerden hekimlerin birbirlerinin sorumluluk alanina girmeden, tibbi ve etik yönden dürüstlügü ön plana alarak çok yönlü olarak hastayi ele almalari ve bu anlamda tibbin ve teknolojinin gelisimi ile yeni algoritmalar gelistirmeleri gerekmektedir. Geçmiste oldugu gibi analjezik, yatak istirahati, fizik tedavi ve bunlardan sonuç alinamazsa açik cerrahi uygulanmasi dönemi geride kalmistir. Perkütan girisimlerin bu tedavi sırasında yerini almasi kaçinilmazdir.