İyonlar Anadolu kıyılarına ayak bastıklarında, buraları boş olmadıkları gibi, o zaman için bir hayli yüksek kültürlerin de iskân alanlarıydılar. Samsun-Adana çizgisinin batısında; Hattiler, Luviler ile Traklar’dan inmiş olmaları gereken şu toplumlar yaşıyorlardı: Bitinyalılar, Frigyalılar, Kappadokyalılar, Karyalılar, Kilikyalılar, Lelegler, Lidyalılar, Likaonyalılar, Likyalılar, Misyalılar, Pamfilyalılar, Paflagonyalılar, Pisidyalılar vb. Bütün bunlarla, daha küçük bazı toplumların üstlerine gelen İyonlar, İzmir ve çevresiyle bunun güney kıyılarına, ayrıca yakın adalara yerleştiler. Mevcutların yanına ve üstüne kendi uygarlıklarını kurdular. Bundan sonra, gittikçe artırarak varlıklarını hissettirdiler. Yukarıki toplumlarla olan ilişkilerinde, muhtemelen bizzat kendileri bile fark etmeden bir pota oldular. Bu potada, diğerlerinin hepsini eritip-özümsediler. Bir gün geldi ki, ortada İyon (Yunan) dilinden başkası kalmadı ve konuşulmaz oldu. Kültür, ey kültür!.. Sen nelere kâdirsin ey kültür!
Öte yandan ana yurtta kalan Elenler de, Makedonya ve Trakya’nın kıyı ve içlerinde, aslında ticâret yaparken kültürleriyle yayıldılar. Çok muhtemel ki, bunu bir plan ve program çerçevesinde yapmadılar. Kültürlerin karşılaşmasında üstün taraf kazanmış oldu. Makedonlar zâten akrabaydılar. Traklara gelince… Onlar, ilkeldiler ilkel! Elenler’in üstün kültür ve yetenekleri karşısında yenilmeleri kaçınılmazdı ve mukadderdi ve yenildiler. Eridiler, özümsenerek Elenleştiler.
Elenler ve İyonlar ile içlerinde eriyenler, Roma tebaası olduklarından sonra, Roma’ya; devleti, halkı ve ülkesiyle Rum diyen Araplar’ın ağzıyla Rum oldular! Bugün, Orta Doğu ve Akdeniz çevresinde, ama Yunanistan dışında yaşayıp Yunanca konuşanlara Rum denilmektedir. Bu Elenler ve İyonlar’ın bir de denizcilikleri vardı. Akdeniz, Karadeniz ve aradaki Marmara’da kurdukları koloni şehirlerle, o çevreleri de etkilediler. Özellikle de Karadeniz kıyılarını… Bizantion (İstanbul) ve Kalkedon (Kadıköy) bu tür şehirlerin önde gelenleridirler. Elen, Grek ve İyon isimleri altında târihe damgalarını vuranlar, çok ilgi çekicidir ki, bunu öyle güçlü devletler kurarak yapmamışlardır. Devletler, belli-başlı bir şehri merkez seçip, onun etrafındaki topraklarla yetinen küçük birlik (polis) lerdir. Yukarıda da andığımız üzere, kabûl etmek gerekir ki, yüksek kültür düzey ve birikimleri en büyük silâhları olmuştur.
MS 395’te, Roma İmparatorluğu Katolik-Ortodoks olarak Doğu ve Batı diye ikiye bölününce, İstanbul başkentli Doğu Roma (Bizans)’ın devlet dili gene Latince kalmıştır. Halkın diliyse, büyük-büyük ölçüde Yunanca (Rumca)’dır.
MÖ ikinci bin yılın sonuna doğru, Karadeniz kuzeyindeki düzlüklerden kopup-gelen Oğuz (Guz,Uz), Kuman-Kıpçak ve Peçenek Türkleri Balkanlar’da görülmeye başladılar. Bunlar bâzen birbirleriyle, bâzen de biri Bizans’ın yanında yer alıp, gene birbirleriyle savaşa tutuşuyorlardı! Zaman-zaman da, Bizans Bunlarla anlaşıyor ve ülkesinin bir yerlerine yerleştiriyordu. Bir kısım Türkleri, bu çerçevede Anadolu’ya yerleştirdiğini bilmekteyiz. Malazgirt’te, Alparslan’ın saflarına geçen Bizans askerleri bu Türkler’den başkası değillerdir.
Anadolu’da Karamanlı denilen Hıristiyan Türkler gene Bunlardırlar. Şimdi buraya ciddî bir açıklama getirelim. Anadolu’da bir de Karaman Oğulları vardır ki, bu ikisi Türk olmak ve aynı yörede yaşamak noktasında ortaktırlar. Karaman Oğulları Selçuklu beylikleri içindeki en uygar topluluk olup, Anadolu’ya İran üstünden gelmişlerdir. Karamanlılar ise, yukarıda açıkladığımız gibi Balkanlar’dan gelen kuzeyli Türkler’dirler. Karamanlılar’ın bir kısmı Osmanlı döneminde İslâm’a geçmişlerdir. Geriye kalanlar, Hıristiyan oldukları için üstelik de Türkçe konuşmalarına rağmen, Lozan uyarınca Yunanistan’a göçürülmüşlerdir. Ünlü Karamanlis bu Türkler’dendir! Dramatik, hazin ve son derecede ilgi çekici bu uygulamadan, Atatürk’ün daha sonra üzüntü duyduğu bilinmektedir.
Zengin tarihlerini özetlediğimiz Yunanlılar, atalarından kalan mirastan dolayı bugün bütün dünyada ilgi ve saygı görmektedirler. Bundan şımardıkları açık bir gerçektir. Ne var ki, günümüz Yunanlılar’ının günümüz uygarlığına hiç katkıları görülmemiştir!