ABD Dışişleri Bakanı’nın bu çarşamba günü yapacağı Ankara ziyaretinden büyük siyasi beklentiler vardır. Bunun nedeni ABD Türkiye’nin PKK ile mücadelesine daha fazla yardım etmeye yönelirken AB’nin hala tarafsız kalmasıdır. ABD Yönetimi Türk kamuoyundan çok sert eleştiriler almasına rağmen şimdilik Türkiye’nin en önemli ortağı olarak kalmaktadır. Kuzey Irak’taki gelişmeler ve Güneydoğu Anadolu’daki sivil kargaşa iktidardaki AKP hükümetini Genel Kurmay Başkanı tarafından önerilen askeri önlemleri kabul etmeye zorladı. Rivayete göre 200000’den fazla asker bölgeye sevk edilmiştir ve ABD, PKK’lı teröristlerin yerleri hakkında Türk hükümetine istihbarat raporları vermektedir. 90’lardaki güzel günlerde olduğu gibi ABD PKK’ya güvenmemektedir çünkü ABD dahi geçen ay Nevruz kutlamalarından sonra yaşanan bu tip bir sivil kargaşayı beklememekteydi. Büyük olasılıkla Demokratik Toplum Partili (DTP) siyasiler ve PKK ABD’yi hafife almaktadır ve AB’ye daha fazla oynamakta ve AB kurumlarını etkilemeye çalışmaktadırlar. Geçen hafta DTP eşbaşkanı Ahmet Türk, televizyonda canlı yayında DTP ve PKK’nın aynı siyasi tabanı paylaştığını açıkladı ve bu, Washington’da büyük bir öfke yarattı. ABD’nin, PKK’yı terörist örgütler listesine eklemesinden bu yana yıllar geçti ve PKK’nın ismini değiştirmesi ABD’nin pozisyonunda bir değişikliğe neden olmadı. Şu anda taraflar daha nettir ve ABD Türkiye’nin tarafındadır çünkü Türkiye ve ABD küresel terörizme karşı birlikte mücadele etmektedir. Bu çerçevede, Türkiye ABD desteğinden memnundur ve ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın Ankara ziyareti değişen koşullar altında gerçekleşmektedir.
İki AKP’li Cüneyd Zapsu ve Şaban Dişli’nin Washington ziyareti Türkiye’de ABD’nin Türk hükümetini daha fazla destekleyip desteklemediği konusunda eleştirel bir tartışma yaratsa da bu, gerçeği yansıtmamaktadır. Tam aksine, ABD yönetimi AKP hükümetine ve Türkiye’nin sınır aşan terörizmle mücadele politikasına daha çok destek olmaktadır ve Kuzey Irak’taki olası bir askeri operasyon ABD yönetiminin onayını alacaktır. Bir hafta dinlenmeden sonra şu anda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Rice ile görüşecektir ve büyük olasılıkla Rice’a gelecek aylarda erken seçim kararını açıklayacağını söyleyecektir. Erken seçim beklentileri şu anda en önemli iç politika tartışmasıdır herkes önümüzdeki sonbaharda erken seçimin yapılacağından bahsetmektedir. Eğer bir ulus erken seçimden bahsetmeye başlamışsa ki durum şu anda budur, hükümetin buna karşılık vermemesi zordur. Son siyasal meseleler ve çevre meselesi, hükümeti zor bir duruma sokmuştur ve Erdoğan seçimi bir yıl daha erteleyemez.
Türkiye İran’daki bir askeri operasyonda ABD’ye destek verecek mi? Bu, çok zor görünmektedir. Ancak bu konuda ısrarcı olunacağını beklememekteyiz. Ancak ABD’nin Irak’taki varlığını artırmak için ısrarcı olunacaktır ve Türkiye bunu açıkça desteklemelidir. ABD’nin Irak’ı görülebilir bir gelecekte terketmesi gibi bir durum söz konusu değildir. ABD büyükelçisinin AKP genel merkezine yaptığı önceki ziyareti önemli bir göstergeydi. Genelde yabancı diplomatlar iktidar partilerinin genel merkezlerine devlet işi görüşmek için gitmezler. Bu geleneğin görünen o ki modası geçti. Hem AB üyesi ülkelerin büyükelçileri hem de ABD büyükelçisi Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığına gitmekten çok AKP genel merkezine gitmeyi sevmektedirler. Bu, Türkiye’de bir çok eleştiriye neden oldu. Erdoğan’ın başbakan olmadan Washington’a yaptığı ziyarette ABD yönetimine birçok şey söz verdiği yönündeki söylenti ne kadar fazla kabul edilirse devlet meseleleri o kadar fazla parti genel merkezlerinde konuşulur. AKP hükümeti bu mesele konusunda daha hassas olmalıdır ve ne İngiliz ne Amerikan ne de Hamas liderleri AKP genel merkezini Türk siyasetinin “siyasi Mekke’si” yapmamalıdır.
Gelecek günlerde PKK’ya karşı yapılacak olan askeri operasyon çok sert olacaktır ve herşey göstermektedir ki Erdoğan yeni terör yasasını AB’ye açıklamakta biraz zorluk çekecektir. Son bir kamuoyu yoklaması göstermektedir ki Türk halkının sadece % 57’si Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemektedir, bu sonuç bazı AB’li siyasileri çok memnun edecektir. Eğilim daha şüpheci olma yönündedir. Yıl sonunda bu oran % 40 olabilir bu da reform sürecinin devamını çok zorlaştırır. AB ne kadar çok Türkiye’nin PKK ile mücadelesinde somut bir siyasi pozisyon benimsemekten kaçınırsa o kadar çok reform süreci hız kaybedecektir.
ABD politikası daha somut ve istikrarlıdır. Bu nedenle Türk ordusu bu durumda aslında ABD’ye AB’den daha fazla güvenmektedir. Türk ordusunun tercihi açıktır: ABD.
Bu yaz görünen o ki aynı 1990’ların başında olduğu gibi “PKK avı” yılı olacaktır. Bütün siyasi reform süreci ve güneydoğu Anadolu’daki normal koşullar yeni terör yasası yürürlüğe girdikten birkaç hafta sonra sona erecektir. Açık soru şu: bu, PKK/DTP’nin asıl amacı mıydı? Ya da soruyu şu şekilde sorabiliriz: Liberal, demokratik ve istikrarlı bir Türkiye Türkiye’deki ve komşu ülkelerdeki Kürtler için iyi değil mi? ABD siyaseti açısından DTP’li siyasiler şu anda kaybeden taraftır. Rice, Türkiye-AB ilişkilerine herşeyden daha fazla zarar veren AB’li siyasilerin her zaman yaptığı Diyarbakır ziyaretini yapmayacaktır. ABD için Türkiye bölgedeki bütün Kürtlerden daha önemlidir. Bu, küresel gücün temel parametresidir. Rice ABD’nin Orta Doğu politikası için Türkiye’den daha fazla yardım beklemektedir ve Rice, Türkiye’nin bölgede Türkiye ile işbirliği yapmayan bütün terörist grupları askeri olarak temizlemesine koşulsuz destek önerecektir. Aslında Türkiye “eski dükkana” arkasını dönmektedir ve bölgede ABD’nin ana müşterisi olarak kalacaktır. Erdoğan şu anda daha deneyimlidir ve ABD’nin bölgede işbirliği yapma önerisini reddetmeyecektir.
Yeni koşullar altında mı? Belki de fakat Erdoğan, PKK ile mücadelede AB’nin değil ABD’nin ortağı olduğunun farkındadır. En azından Zapsu’nun dediği gibi ABD Erdoğan’ı reddetmek yerine kullanmalıdır. Erdoğan görünen o ki hem kendi siyasi yararı hem de Türkiye’nin yararı için bu rolü oynamaya hazırdır. Bu açıdan Türk kamuoyunun ne düşündüğü ikinci sırada gelmektedir.