Yaşarken farketmediğin yağmuru

Aşk

Yolda yürürken unutmayayım diye
Ellerime yazdığım şiirler oldu bu şehirde
Temize çekmek için baktığımda yeniden
Noktalama işaretlerinden bile kan damlıyordu yerlere
Bir insan çok rahatlıkla aşık olabilir
Ölmek üzereyken
Kendisine kan veren birisine…
Uzun zamandır yazamadığım güneş çoktan mı battı?
Yoksa günlerdir yüzünü göremediğimden mi kurumuş bir nehir gibi ölü balıklar taşıyorum içimde?
Neden ben her adım attığımda ceset çiçeklerle doluyor yollar?
Ve neden geçtiğimiz mevsim göç eden kuşlar artık hiç konmuyor yüreğime?
Gözlerim neden aynı söylüyor: Hiç ağlamadım!
Onca kanattığım ellerim seni yazmak için neden hala bembeyaz?
Her şiirimde ayrı bir yaranın kan lekeleri ve umutsuzluk
Ve umudun çarebilinmez çaresizliği…
Denizi seyrettiğim gecelerde özledim ben seni
Seni yanıbaşımda oturduğun akşamlarda özledim…
Söylemediklerimle söyledim belki de sessizliğimdeki sesleri
Ve ben her şiirimi okuduğumda
Gözlerimde ayrı bir yaranın kan lekeleri
Sen farkında olmadan
Hfızana kazınır sevgilinin söyledikleri
Ardında bıraktığın umutlarının yalnızlığıdır…
Herşeye rağmen hayatın acımasızlığı sevgiliye
Ulaşamamakta değil
Söylenenleri unutamamaktadır…
Senden kilometrelerce uzaktayken bile
Sanki sana dokunabilecekmişim gibi
Seni aklımın köşe başlarında sakladım
Ve senin dinlerken hiç yara almadığın bir şarkıda
Belki bir gün ben çoktan ölmüş olacağım…
Anlatmak istediklerimle anlatabildiklerim
Ne kadar da uzak birbirinden
İnsan bazen nasıl da çaresiz kalıyor kendini anlatmada
Aşk bir atlı karınca Sen hemen önümde oturuyorsun
Ben hemen arkanda…
Nasıl da geçmişimi özlüyorum…
Nasıl da zor unutmak kolay gözüken şeyleri aslında
Yaşarken farketmeden bir yağmuru
Günler sonra bir gün ağlarken hatırlamak ve özlemek acıyla
Yaşadıktan çok sonra “yitirdiklerimiz” diye bahsettiklerimiz
Neden hep önemsiz gibi dururlar başlangıçta…
Bazen seni sevdiğimden daha çok seviyorum seni seviyor olmamı…
Ve bazen seni seviyor olmamdan daha çok istiyorum
Benim olmanı…