Kırkpınar Müze

Kırkpınar
Paylaş

Güreş müzelerine
birlikte ‘Atlı’ gidelim

Halil Delice

Sevgili büyüğümüz, Olimpiyat Şampiyonu, gönül insanı İsmet Atlı ağabeyimiz, Türkiye Güreş Vakfı Adana Şubesi olarak Adana’da müze için ilk somut adı mı attıklarını dünyaya güreşi Türklerin öğrettiğini, ancak son yıllarda başarılarda düşüş gözlendiğini belirterek, ”Bunun en büyük nedeni, yeni jenerasyonun eski Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu güreşçileri tanımıyor olmasıdır’ diyor..
Atlı ağabey, geçmişini ve tarihini bilmeyenlerin geleceği göremeyeceğini, bu nedenle müzeye gereksinim olduğunu, Avrupa ülkeleri ve Rusya’nın bu konuda çok duyarlı davrandığını, ünlü güreşçilerin heykelinin dikildiğini ve caddelere adlarının verildiğini söylüyor.
İsmet ağabeyi, bu anlamlı, çok gerekli, güzel işe öncülük yaptığı için tebrik ediyoruz. Söylediklerine katılıyoruz. Dünyaya güreşi biz öğrettik, ama şimde çok gerilere düştük, güreş öğrenir hale geldik.
İsmet ağabey, son zamanda güreşteki düşüşün sebebi, yenilerin eski Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu güreşçileri tanımıyor olmasıdır, diyor. Buna, “Şimdiki güreşçilerin, eski şampiyonların hangi duygularla ne için güreştiklerini bilmemelerini” de ilave etmek istiyorum. “Şampiyonlara ne oluyor” makalemizde, bu gerçeği dile getirerek, “Şampiyonlarda niçin istikrar yok. Bir şampiyonada şampiyon olan diğerinde niçin sıfır çekiyor. Kızılelmanın yerini çürük elmalar mı aldı” diyerek yazmıştık.
Geçmişinden güç, ders almayan geleceği sıçrama yapamaz, başarıya ulaşamaz. Güreş geleneğimiz, tarihimiz, öyle bir kaç yüz yıllık değil, binlerce yıllıktır. Türk tarihiyle birlikte güreş tarihimiz de başlar. Başta Oğuz Kağan destanı olmaz üzere, Dede Korkut hikayelerinde, Sarı Saltuk Efsanesinde, Battal Gazi, Danişment Gazi destanlarında güreş yer alır. Bunlarda, kahramanların hepsi çok iyi güreşçidirler.
Türk geleneğinde, güreş, maksat, değil, sahip olunan güzellikleri savunmak için vasıtadır, eğlence, oynaş değildir.
Ata sporumuz, devamlı gelişme göstermiş ve Kırkpınarla zirveye ulaşmıştır.
Ne yazık ki sonsuz güzelliklerle süslü güreşimizin müzesi yoktur. Bu bakımdan, böyle bir güzel teşebbüs için İsmet Atlı ağabeye ve bu konuda ona destek olanlara çok çok teşekkür ediyor, darısı Ankara, İstanbul ve Edirne’nin başına diyoruz.
Müze, Ankara’da, Güreş Federasyonu merkezinde olmalı, Olmalı ki güreşe niyetlenenler burada, Türk geleneği açısından güreşin ne olup olmadığını öğrenmelidir.
Bir müze de İstanbul’da olmalı. İstanbul, kültür tarihimizin başşehridir. Pehlivan padişahların başşehrinde, Aliçoların, Koca Yusufların, Arnavutoğullarının mekan tuttuğu, güreşin manasını öğrendiği İstanbul’da, da bir müze mutlaka olmalı. Bu müze, Türk kültür tarihinin, İstanbul şehir tarihinin ayrılmaz bir parçası haline getirilmeli.
En önemlisi de bir güreş müzesi, daha doğrusu yağlı güreş, Kırkpınar Müzesi, Edirne’de kurulmalı. Edirne’de bu konuda teşebbüsler oldu. Sarayiçi meydanındaki Kanuni Sultan Süleyman ve Mimar Sinan yadigarı Adalet Kasrı’nda ve Edirne Belediyesi’nde küçük çapta müze çalışması oldu. Ancak, Kırpınar güreşleri zamanında üç-dört gün açık kaldılar.
Edirne’de Kırkpınar Müzesi için en ideal yer, Sarayiçi meydanındaki Adalet Kasrı’dır. Bu şekilde hem Adalet Kasrı harap olmaktan kurtarılır hem de Kırkpınar’ın manasına yakışır bir müzeye sahip olunur.
Müzeyi hazırlamak, ayakta tutmak da, Trakya Üniversitesi’ne yakışır. Adalet Kasrı’nın üniversiteye tahsisi sağlanmalı ve müzenin açılması için çalışmalar başlatılmalıdır.
Trakya Üniversitesi’nin, Dünyanın ilk akıl hastanesine sahip bulunan Beyazıt Külliyesine açtığı “Sağlık Müzesi” Avrupa birincisi seçildi. Üniversitenin ayrı başarıyı Kırkpınar Müzesi’nde de göstereceğine inanıyoruz.
Müzesi, tarihi olmayan güzel sanatlar, kaybolmağa mahkumdur.
Kırkpınar gibi dünya spor tarihinde tek olan zenginliğimizin kıymetini bilelim. Adaletli, insaflı davranarak ona Adalet Kasrında müze kazandıralım. Bu Türkiye, hatta insanlık için yüz akı olur.
İsmet Atlı ağabeyimizden örnek alıp güzelliklerimizi yaşatmak için sürünerek değil ‘Atlı’ gidelim.