Kumrular Kırkpınar için ne söyler?

Kırkpınar
İçeriği Paylaş...

Bülbüller ötüyor seher vaktidir,
Gülbâde içelim bahar vaktidir,
Hazır olun erler sefer vaktidir,
Destur saldıralım düşman eline.
Kırkpınar’ın doğmasına vesile olan alperenler, akıncılar, gönül yangınlarını dile getirmesi için yaktıkları türküde bu şekilde feryat etmişler.
Bülbüllerin seher vakti ötüp, güle, hakiki güzele aşkını, bahar vaktinde sefere çıkılarak gülbâde, şehitlik şerbeti içildiğini anlatmışlar, Kırkpınar’ı bize yadigâr bırakan alperenler.
Kırkpınar’ın ne olduğunu anlamak için, bu türküde geçen, bülbül, seher vakti, gülbâde, bahar, er, sefer, destur ve düşman kelimeleri ne anlatır iyi bilmek gerekir.
Bülbül seher vakti ne söyler, bunu anlamak için, seher vakti uyanık, gönül gözünün de açık olması lâzım.
Biz, her ikisinden de mahrum bulunduğumuzdan, şafak vakti Edirne’de söyleşen kumrular ne söyler, ona bakalım.
Kırkpınar dolayısıyla Edirne’de bulunduğumuz sürece, Balta Oteli’nde kaldık. Balta Oteli’ni bu sene çok değişmiş bulduk. Baştan ayağa yenilenmiş, odalara klimalar takılmış.
Ve bu sene, şafak vakti, Balta Oteli’nin hemen karşısındakini Kadı Bedrettin Camii’nin bahçesindeki badem ağaçlarını mekân tutan kumrular çok şeyler söyledi. Kumrular, çocukluğumuzun guguşçuk kuşları, bazı yerlerde yusufçuk diye bilinir.
Şafak vakti ötüşlerine doyum olmaz. 5, 7, 9 veya 11 defa öterler. Ve çok şeyler söylerler.
Bir şeyler söyleyen, halince en güzeli zikreden yalnızca kumrular mı?.. Yerde ve gökte ne varsa, atomdan yıldıza, çok şeyler söyler, ama anlayana.
Kumrular çift çift gezerler. Aşkın, karşılıksız sevmenin misali kabul edilirler.
Önceki senelerde de bu otelde kaldık, ama şafak vakti, kumruların ötüşünü duymamıştık. Ne hikmettir bilinmez, bu sene duyduk.
Kumrular, Kırkpınar, Edirne ile ilgili çok şeyler söylediler. Bunlardan bir kaçını sizlerle paylaşmak isterim:
-Kırkpınar’da güreşenler, organize edenler, görev alanlar, Kırkpınar’ın neyi ifade ettiğinden, Kırkpınar güreşleriyle neyin yaşatılmak istendiğinden habersizler. Bunun için Deliceli Halil Pehlivan’ın her yıl Türkiye Gazetesi’nde yayınlanan Kırkpınar yazılarını okumalılar. Bu yazılar kitap haline getirilip, okunması, gereğince amel edilmesi sağlanmalıdır.
-Sarayiçi’ndeki Adalet Kasrı’nda Kırkpınar Müzesi kurulmalı. Hiç olmazsa, Kırkpınar müddetince açık tutulmalı.
-Trakya Üniversitesi’nde Kırkpınar Enstitüsü kurulmalı.
-Edirne’de yağlı güreş merkezi kurulmalı ve burada yağlı güreş, kispet ustaları ders vermeli. Atölyeleri olmalı.
-Gerçek pehlivan nedir, Kırkpınar neyi ifade eder, kişi ne zaman pehlivan olur, güle yenilmek nedir, öğrenilmesi için “Cihanı Titreten Türk Koca Yusuf – Yalnızca Güle Yenildi” kitabı güreşle ilgilenen herkese okutulmalı, pehlivanlara ücretsiz dağıtılmalı.
-Bu sene çeyrek finale üç tane başpehlivan çıkaran Karamürsel’de ve başa 13 pehlivan çıkaran, Kırkpınar’a gelen pehlivanların yarısına yakınını gönderen Antalya’da, yağlı güreş merkezleri kurulmalı, bu iki diyar desteklenmelidir.
-Kırkpınar’ın yükü yalnızca Edirne Belediyesi’ne bırakılmamalı, Kırkpınar’ın küreselleşen dünyada maddi – manevi en iyi ürünümüz olduğu kabul edilerek, devlet olarak Kırkpınar’a, onun değerlerine sahip çıkılmalıdır.”
Darılmak yok, bu sözleri kumrular söyledi, hem de şafak vakti dillenerek. Kumrular çok şeyler söyledi ama diğerlerinin sır olarak kalmasını, ancak ser verip sır vermeyenlere söylenmesini istediler.
Bu sene Kırkpınar’a rekor katılım oldu. Yine 46 pehlivan başta güreşerek Cumhuriyet döneminin rekoru kırıldı.
Ancaaak, sayının büyümesi, kaliteyi getirdi mi? Ne yazık buna “evet” dememiz mümkün değil. Taşçı, güreşi bırakınca Kırkpınar’a ilgiyi nasıl sağlayacağız, neyi örnek göstereceğiz.
Çokluktan önce kaliteyi yakalamak dileğiyle….

Halil Delice
27 Haziran 2005 Pazartesi
Türkiye Gazetesi