Edirne genel konumu Marmara bölgesinin Trakya kısmında Tunca, Meriç ve Arda nehirlerinin birleştiği, 5 kapısıyla Avrupa’ya bağlayan çok önemli bir Transit yolu üzerindedir.
Traklar tarafından Orestia adı ile kurulmuş, Makedon egemenliğiden sora Roma imparatoru Hadrianus şehri yeniden kurmuş ve Hadrian adını vermiştir. Daha sonra Bizanslıların eline geçen şehir 1. Murat zamanında Lala Şahin Paşa tarafından Osmanlılara katılmıştır. Hadrian adı zamanla değişerek Edirne olmuştur.
Dar – ül Mülk (başkent) 91 yıl Osmanlılara başkentlik yapmış ve İstanbul’un alınmasında büyük rol oynamış, İstanbul’un başkent olmasından sonra Ville de İmperial olarak ikinci başkentlik ünvanını korumuştur.
Dev İmparatorluğun çağ açıp çağ kapayan padişahı, Edirne’de doğup büyüyen Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fetih hazırlıklarını burada yapmış, dev topları şehrin tophane semtinde döktürmüştür.
1800 lü yıllarda Paris, Napoli’ den sonra Avrupa’nın 5.büyük şehri olup İstanbul ve Bursa’dan sonra Osmanlı eserleri bakımından en zengin üçüncü şehrimizdir.
Edirne kısa süre içinde çok büyük bir gelişme gösterdi ve dünya tarihinde
adları ön sırada anılan kentlerden biri durumuna gelmiştir.
Sırpsındığı zaferinden sonra 1. Murat 1365 te devlet merkezini Bursa’dan Edirne’ye taşıdı.
25 Kasım 1922 de Türk birlikleri ayakbastı. Lozan antlaşması uyarınca, Karaağaç Köyü ile istasyonun boşaltılmasından sonra, Trakya’nın bu günkü sınırlarına ulaşıldı. Tarihinde yeni bir sayfa başlayan Edirne, böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin sınır kenti oldu.
Edirne, tarih boyunca adım, adım giderek büyüyen, gelişen, tipik bir kentleşmeden çok, zaman, zaman geriye dönümlü bir kentleşme süreci izlemiştir.
Bu durum Edirne’nin coğrafi konumunun öneminden kaynaklanmıştır. Öyle ki Edirne’nin elverişli coğrafi konumu, Edirne’nin kentleşmesinin en önemli itici nedeni olmuş, zaman, zaman gerilemesinin ve sönükleşmesinin kaynağı olmuştur.
Edirne son derece elverişli coğrafi konumu, onun tarihi, sosyal, siyasi ve ekonomik yaşamını derinden etkilemiş, ancak bu geriye dönümlü gelişmesinde doğal olaylarında payı olmuştur. Sayısız saldırılar, yangın, depremler, su baskınları ve salgın hastalıklar gibi olaylarla da karşı karşıya kalmıştır.
Edirne verimli topraklarının yanı sıra tarihi eserler açısından önemi büyüktür. Osmanlı İmparatorluğu’nun mimaride eriştiği yaratıcı düzeyi gösteren bir şehirdir. Bu acıdan Edirne Bursa’yla İstanbul karışımı gibidir. Edirne’nin üstünlüğü, İstanbul’un fethinden önceki mimari yaratıcılığı kadar, fetihten sonraki yaratıcılığa da özen göstermiş olmasıdır.
Bugün şehir ve çevresinde, Roma ve Bizans Dönemi yapıtlarının ancak bir bölümünün kalıntıları vardır.
Eski cami şehrin merkezindedir. Yapımı Emir Süleyman Celebi tarafından başlatılmış, Celebi Sultan Mehmet zamanında tamamlanmıştır. Edirne’de Osmanlılar’dan günümüze kadar gelen ilk özgün anıtsal yapı.
Muradiye cami sarayiçine egemen bir tepeye II. Murat tarafından yaptırılmış, Muradiye mahallesindedir.
Üç Şerefeli cami II. Murat tarafından yaptırılmış. Mimarı Konyalı Hacı Alaaddin’dir. Dikdörtgen olarak inşa edilen ilk camidir. Çok kubbeli ulu camilere başlangıcı olmuştur.
II. Beyazıd Külliyesi tunca nehri kıyısındadır. Cami Tıp medresesi, imaret, darüşşifa, hamam, mutfak, erzak depoları, çeşme ve diğer bölümlerden ibarettir. Mimar Hayrettin’e yaptırılmıştır. Mihrabı ve minberi mermerdir. Somaki mermerden zarif hünkar mahfili, Edirne’ de ki ilk örnektir.
Selimiye cami şehrin merkezinde yer alan bu anıtsal yapı II. Selim tarafından mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Sinan’ın mimarlık eserim dediği yapının, elmalı pano çinilerinin ayrı bir değeri vardır.
Gazi Mihal Bey cami Tunca nehri ve Gazi Mihal Bey köprüsünün sağındadır. Caminin bahçesinde Gazi Mihal Beyin mezarı bulunmaktadır.
Şah Melek Paşa cami mahalle camisi olup Şah Melek Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Beylerbeyi cami II Murat döneminde Rumeli Beylerbeyi Sinaneddin Yusuf Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Sitti Şah Sultan cami Fatih Sultan Mehmet’in II. Eşi Sitti Mülkeleme Hatun tarafından yaptırılmış. Mezarı caminin bahçesindedir. Fatih, Sitti hatun için şimdiki Atatürk ilköğretim okulu, Lise ve Tekel idaresinin yerinde bir sarayda yaptırmıştır ancak bu saray günümüze ulaşmamıştır.
Mezitbey cami yeşilce cami diye de tanınır. Sancakbeyi Mezit Bey tarafından yaptırılmış olup özgün minaresi yeşil çinilerle kaplı olduğundan yeşilce cami diye de tanınır. Depremden büyük zarar görmüş, son yıllarda onarılmıştır.
Ayrıca Kasım Paşacamisi, Süleymaniye camisi, Lari camisi, Kadı Bedrettin camisi, Sarıca Paşa camisi, Defterdar Mustafa Paşa camisi, Selçuk Hatun camisi,
Kuşdoğan camisi, Şeyh Celebi camisi, Hızırağa camisi ve Darulhadis camisi de Edirne’nin önemli dinsel ve tarihi yapılarıdır.
Edirne camiler şehri olduğu gibi aynı zamanda köprüler şehridir de. Gazi Mihal köprüsü, Saraçhane köprüsü, Fatih köprüsü, Bayezıd köprüsü, Meriç köprüsü, Yalnız göz köprüsü ve saray köprüleridir.
Günümüze kadar gelen hamamlardan Tahtakale hamamı, Sokulu hamamı, Mezit bey hamamıdır.
Anadolu’yu Avrupa’ya birleştiren Trakya yarım adasında yer alan Edirne’nin, konumu nedeniyle zengin bir kültür tarihi vardır. Tarih boyunca Anadolu’ya ya da Avrupa’ya göç eden değişik topluluklar, Edirne’den geçmişlerdir. Bunlardan çok azı yöreye yerleşip uygarlık kurmuşlardır.
Edirne ve çevresinde yapılan kazılar, yöredeki ilk yerleşimlerin Neolitik Çağ sonlarında başladığını göstermektedir. Yörenin bilinen en eski halkı Traklar’dır. Traklar’ı Makedonyalılar ve Romalılar izlemiştir. Roma imparatorluğu’nun ikiye bölünmesi ile Edirne Bizans devleti ‘nin sınırları içinde kalmıştır.
Avrupa’ya yakınlığı Edirne kültürünü büyük ölçüde etkilemiştir. Bu nedenle Edirne kültürünün izlediği çizgi, Anadolu illerinin çizgilerinden oldukça farklıdır.
Yemekleri, tatlıları ve el sanatları bu güne kadar gelmiştir. Edirne, konumu nedeniyle tarih boyunca Anadolu’dan Balkanlar’a geçiş yolu üzerinde olması, Osmanlılar’a Başkentlik yapması, Osmanlı- Türk kültürel etkinliklerin burada yoğunlaşmasına neden olmuştur. Yörede, Halk Edebiyatı’nın bilinen usta örneklere rastlanmaktadır. Göçleri, bozgunları en yoğun biçimde yaşayan yöre halkı acılarını, sıkıntılarını “ Rumeli Türküleri” diye bilinen yanık türkülerle, yarattığı atışmalar, atasözleri ve deyimlerle dile getirmiştir.
Edirne’de derlenmiş ünlü türküler. Edirne’nin Ardı Beyler, Çifte Kuburları Çaktım Almadı, Kırmızı Gül Albayler, Dut Fidanı Boyunca, Keten Gömlek Giyer Evlat, seller Aldı Dermenimin Bendini, Kavak Kavaktan Uzundur, Boyacının Hanları, Ahır Köyün Meşeleri, Tabağa Koyarlar Can Alim, Kaymağı Ballı, Pınar Başının Gülleri, Alişimin Kaşları Kare, Edirne’nin Köprüsü, Çarşıdan Aldım Kestane, Viran Dayler başlıcalarıdır. Ezgiler doğal ve toplumsal olaylardan kaynaklanmıştır.
Tarihsel ve doğal konumu ile zengin halk oyunları özelliğindendir. Tümü devinim, renk, ezgi, biçim yönünden Anadolu oyunlarından ayrılır. Kasap oyunu, Zigoş, Debreli Hasan, Kazibe, Çamko, Mendil, Alaybeyi, Karşılama en çok oynanan oyunlardandır.
Edirne kendini çevreleyen toprakların müzik ve oyun kültürlerinden etkilenmiştir. Bu nedenle de kendine özgü bir renklilik gösterir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında başlayan müzecilik çalışmaları, sonraki yıllarda
Çeşitli nedenlerle duraklamıştır. Kültür faaliyetlerinin en önemli Kırpınar yağlı güreş şenlikleri önde gelir.
Sarayiçi ve Söğütlük halkın mesire yerleri olarak kullandığı ağaçlık alanlardır.
Coğrafi yapısıyla Edirne’de hayvancılık, tahıl ve turizm başta gelmektedir. Son yıllarda Arıcılık, meyvecilik ve bağcılık önem kazandı. Ayrıca gelir kaynağı da Trakya Üniversitesinin burada ehemmiyeti de oldukça büyük. Ekonomi ve kültürel acıdan şehrin çıtasını Balkanlarda en büyük olarak yükseltmiştir.
Edirne’nin kurtuluşunun 87. yılında, nerden nereye geldik nereye gidiyoruz sorusuna Edirne’nin olması gereken yerde olmadığını görüyoruz.
Biz Edirne’de yaşayanlara çok önemli görevler düşmekte bu güzel kültür varlıklarını bağrında barındıran Edirne’yi tekrar adından konuşulan bir şehir konumuna getirmek, dikkati üzerine çekmek. Kırkpınar’ıyla, üniversitesi, iyi bire turizm elçileri olarak tanıtmak bizlere düşüyor.
Kanımızın mayası ile kurulmuş, bu şehri gelecek nesillere taşınmasında onu korumak ve sahiplenmemiz gerekir ki, nice yıllar adından söz ettirebilsin.
Bu bağlamda tüm Edirne’de yaşayanların kurtuluş Bayramlarını en içten dileklerimle kutlar hep beraber mutlu yarınlar temen ni ediyorum.
Ömür Bodenstaff