Edirne polisi beni minibüs zannetmişti!

Kırkpınar

ERHAN GÜVEN-BALIKESİR
Yıl 1963… Türkiye’nin 27 Mayıs’ın sıcaklığını hâlâ üzerinde taşıdığı dönemler. Siyasi çalkantılar yaşayan ülkede, Otokar firması tarafından şehirlerarası çalışması planlanan bir otobüs yollara çıkıyor. Magirus Deutz lisansıyla piyasaya sürülen otobüs, gücü sayesinde bir anda en çok tercih edilen toplu taşıma aracı oluveriyor. Balıkesirli yağlı güreşçi İbrahim Gümüş de o yıllarda önüne geleni deviriyor. Susurluk’ta bozulan bir otobüsü tek başına iten İbrahim Gümüş’e, hemşehrileri tarafından ‘Bu adam Magirus gibi güçlü’ yakıştırması yapılıyor. 1969’da Kırkpınar’da güreş tutmaya başlayan İbrahim Gümüş’ün lakabı o günden beri ‘Magirus İbrahim’ olarak kalıyor. 1986’da Kırkpınar başpehlivanı olan 58 yaşındaki Magirus İbrahim’le, çobanlık yaparak hayatını devam ettirdiği Balıkesir’in Kepsut ilçesinde Kırkpınar’ı ve asırlardır süren yağlı güreşi konuştuk. Bu arada Kepsut’taki bazı lokanta ve kahvehanelerin duvarlarını hâlâ Magirus (Magrus) İbrahim’in fotoğrafları süslüyor.
Yağlı güreşe köyünüzde mi başladınız?

Kepsut’ta panayır kuruluyordu. Bu panayırda güreştim ve kimse beni yenemedi. Daha sonra Balıkesir’e gittim. 1968 yılıydı. Orada ikinci kez güreş tuttum ama 2. olabildim. Böyle devam etti. Balıkesir o dönemlerde çok daha iyiydi. Hatta araştırma yapıldı. Puanlama sistemine göre Kırkpınar’da en çok Balıkesir’in puanı varmış.

Kırkpınar maceranız nasıl gelişti?

1969’da ilk kez Kırkpınar’a gidecektim ve çok heyecanlıydım. Henüz ilk yılımda küçük orta boyda birinci oldum. Seyirciler de tanımıyordu beni. Balıkesirli olduğum için Kurtdereli’nin yeğeni diyorlardı. Askerlik için bir süre ara verdim. Askerden dönüşte 1974’te başaltı şampiyonu oldum. 1992’ye kadar da başa güreştim. 1982’de ikinci, 1985’te üçüncü ve 1986’da şampiyon oldum. 1986’da Balıkesirli Saffet Kayalı da 3. olmuştu. Balıkesir’in gücünü göstermiştik.

O dönemler şartlar nasıldı?

Devletin ilgisi öyle çok yoktu. Kendi yağımızla kavruluyorduk. Sponsorluk falan da söz konusu değildi. Gruplaşmalar olmazdı. Şimdilerde Antalya, Samsun, Karamürsel gibi gruplar var. Puanlama sistemine göre güreşilmezdi. Bazen güreş bitmez, sonraki güne kalırdı.

Okula gittiniz mi?

İlkokulu okudum; sonra hayatım güreş içinde geçti. Köyde çiftçilik, hayvancılık yapıyorduk. Güreşe başlayınca Çanakkale Seramik’e girdim. Oradan da emekli oldum. Aslında böyle firmaların desteği çok önemli.

Magirus lakabı nereden geliyor?

Benim güreşe başladığım senelerde Magirus otobüsler çok meşhurdu. Susurluk’ta bir otobüs arıza yapmıştı. Ben onu ittirdim. Herkes ‘Bu adam Magirus gibi çok güçlü’ dedi. Ondan sonra lakap üzerimde kaldı. 1986’da Kırkpınar başpehlivanı olduğumda ‘Magirus’ diye tanıtıldım. Zaten o zamanlar en güçlü otobüs Magirus’tu. Aşağı yukarı her güreşçinin bir lakabı olur, bize de bu düştü. Ben de benimsedim tabii.

Şimdiki Kırkpınar’dan hiç zevk almıyorum

Kırpınar’a gidiyor musunuz? Hâlâ büyük bir zevkle güreşleri izliyor musunuz?

Güreştiğim dönemlerden beri sadece geçen yıl gitmedim. Şu an oradaki mücadeleleri pek beğenmiyorum. Aynı heyecanı, lezzeti almıyorum. Puanlama diye bir şey çıkardılar. Yarım saatte bitiyor müsabaka. Böyle olmaması lazım. Bir güreşçi en az bir iki saat güreşmeli. Hatta pehlivanlar birbirini yenene kadar güreşmeli. Biz yenişemediğimiz dönemlerde ertesi gün sabah 8’de er meydanında güreşe devam etmek için hazır beklerdik.

O zaman günümüzün yağlı güreşçilerini de beğenmiyorsunuzdur.

Şimdilerde yağlı güreşçilerin çok sesi çıkmıyor artık. Minderciler puanlamayı daha iyi bildikleri için onların gücü daha fazla. Bu yaşımda iddia ediyorum ki şu halimle dahi bu güreşçilerin çoğu benim sırtımı yere getiremez. Kendime bakıyorum. Spor yapıyorum. Köyde boş kaldıkça yürüyorum. Aslında ne eski adamlar ne de eski hava kaldı. Gruplaşmalar, puanlama derken heyecanı bitirdiler. İzlerken hiç zevk almıyorum. Fakat yine de izliyorum. Bir de eskiden pehlivana hürmet vardı. Şimdi yok. Küçük küçüklüğünü bilmiyor, büyük büyüklüğünü… Güreşçilerin çoğunda saygıdan eser kalmamış.

Magirus İbrahim’e halk desteği var mıydı?

Bizim aklımızda sadece güreş vardı. Şampiyonluktan başka bir şey düşünmezdim. Kepsut’tan giderken halk beni hep birlikte uğurlardı. İzlemeye de geliyorlardı ama güreşirken hiçbir şey görmüyordum.

Güreşten kaç yaşında koptunuz?

Açıkçası yaş grubu uygulamasını başlatmasalar bırakmayı düşünmüyordum. Meydanlardan çekildiğimde 45 yaşımdaydım. O yaştan sonra da yapabilirdim. Hem maddi yönden de güreşten iyi para kazanıyorsun. Kırkpınar şampiyonu gittiği her yerde 10-15 milyar alır. Kırkpınar şampiyonunun yağlı güreş organizasyonunda olması çok farklı olur. Yani ilginin artmasını sağlar.

Güreş antrenörlüğü gibi görevler almayı istediniz mi? Çocuklarınızın güreşçi olması için destek çıktınız mı?

Ben artık güreşçi falan çalıştıramam. 5-6 sene önce olsaydı olurdu belki. Üç erkek çocuğum var. Bir ara üçü de güreşiyordu. İkisi istemedi, biri devam ediyor. Ama başka bir işle uğraştığı için yeterince antrenman yapamıyor. Bu da başarılı olmasını haliyle engelliyor.

Gazeteciye Magirus çarptı!

Fotoğraflara bakıp eski günlere dalıp gidiyor musunuz?

Şampiyon olmak, tanınmak gerçekten çok güzel. Her yerde biliniyorum, seviliyorum. Samsun’da, Adana’da ve gittim diğer şehirlerde hep sevgiyle karşılandım. Şampiyon olup Balıkesir’e geldiğimde halk şehrin girişinde davul zurnayla karşılama töreni yapmıştı. Çanakkale, Biga ve Balıkesir, neredeyse olduğu gibi karşılamıştı. Balıkesir’de bine yakın araba konvoy yapmıştı. Şimdilerde şampiyonun karşılanması dahi sönük geçiyor. Bakıyorum da artık yüz, iki yüz kişi toplanıyor şampiyonun yanında.

Sizin özel taktikleriniz var mıydı? Neler yapardınız güreşirken?

Çok heyecanlı oluyorduk. Güreş ertesi güne kalınca gece yemek bile yemezdim. Tek düşüncem kazanmaktı. Benim meşhur oyunum 3 kazık 3 tırpandı. Bundan kurtulmak mümkün değildi. Adam 200 kilo bile olsa tutup atarsın bu taktikle. Kendim geliştirdim bunu. Her pehlivanın farklı bir stili vardır. Göğüs çaprazı da yapardım mesela. Rakibimi sağlam kavrar, Kırkpınar’da bir baştan öbür başa sürüklerdim. Recep Kılıç’ı bir kapmıştım, ta meydanın sonunda devirmiştim. Tabii tribünler de bizimle beraber hareket ediyordu. Zaten Magirus lakabına uygun bir hareketti. Halkın da yüzde 90’ı beni böyle tanırdı.

Altın kemeri Turgut Özal’dan almışsınız.

O dönemin başbakanı Turgut Özal, 1986’daki Kırkpınar’ı izlemek amacıyla Edirne’ye gelmişti. Özal’ın elinden aldım madalyamı. Başarılar dilemişti. Özal’dan sonra Kırkpınar’da ödüller çok arttı. Öncesinde Kırkpınar’da az para vardı. Bir kupayla yetinmek zorunda kalıyorduk.

Son olarak, bir anınızı anlatır mısınız?

1988 yılıydı. Şampiyon unvanıyla Kırkpınar’da önüme geleni deviriyordum. Abdullah Ersoy’la güreşirken bize yakın duran bir gazeteciye çarptım. O anda anladım sert çarptığımı ve ‘eyvah’ dedim kendi kendime. Güreşi bir süre bıraktık. Gazeteci ölü gibi yerde yatıyordu. Biraz da endişelendim. Gazeteci ölmüş olabilirdi. Aldılar hastaneye götürdüler. Orada canlanmış. Polis, ‘Sana ne oldu?’ diye sorunca, ‘Magirus çarptı’ demiş. Edirne polisi şehirde saatlerce Magirus minibüs aramış. Gazeteci, en sonunda ‘Minibüs değil, Magirus İbrahim çarptı’ açıklamasını yapınca işin aslı ortaya çıkmış.

http://sporvizyon.zaman.com.tr/?bl=20&hn=11871