CumaBaşbakan Tayyip Erdoğan”ın ABD ziyaretinin başarılı mı başarısız mı olduğu yönünde tartışmalar başlarken Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy”un istifa haberi bu ziyarete büyük gölge düşürdü. Çünkü bu istifa her gün olan istifalardan biri değildir. Bunun arka planındaki gerçek neden daha sonra ortaya çıkacaktır.
8 AYDA İKİNCİ KEZ BAŞBAŞA GÖRÜŞTÜLER
Türkiye-ABD ilişkilerinin seyri açısından bu ziyaretin önemi kesindir. Çünkü 8 ay içinde ikinci kez başbaşa görüşen Obama-Erdoğan ikilisi hem bölgesel ve küresel politikalar açısından görüş alış-verişinde bulunma şansına sahip olmuş hem de ikili anlamda birbirlerinden beklentilerini daha somut bir biçimde ifade etmişlerdir.
HERKESİN DERDİ FARKLI
Önce şunu vurgulamakta fayda var. Türkiye”nin bölgesel ve küresel özgül ağırlığı hem son 8 aya hem de son iki yıla göre daha da artmıştır. ABD”ye daha güçlü bir konumda giden Tayyip Erdoğan başta PKK ve terör konusu olmak üzere ABD”den beklentilerini açıklarken, ABD”de öncelikle İran ve Afganistan konularında Türkiye”den destek istemiştir.
Türkiye”nin ABD ile ilişkilerinde çatışmacı bir yapıdan çok her iki tarafın birbirlerine olan gereksinimlerinin dozunun yüksek olmasının getirdiği bir gerginlik söz konusudur.
Başkan Obama”nın başta Demokratik açılım (Kürt açılımı) olmak üzere, Ermenistan açılımı, Kıbrıs gibi konularda Türkiye”nin daha etkin olmasını beklediği başlatılan girişimlerin kesintisiz devam etmesi gerektiği konusunda telkinde bulunduğu görülmektedir.
ABD”nin Irak ve Afganistan ile ilgili konularda hem Türkiye”nin Kuzey Irak”ta ABD’nin çekilmesi ile doğacak olan güvenlik boşluğunu hem de Kuzey Irak”lı Kürtleri Arap milliyetçiliğinden koruyacak ülke olması nedeniyle bir “Kürtlerin hamisi” olarak görmesi ve Afganistan”a gönderilecek yeni 30.000 ABD askerinin yanı sıra, Türkiye”nin de muharip güç göndermesini talep etmesi ABD polikaları açısından anlaşılabilir.
Fakat Başbakan Erdoğan”ın bu talepleri yerine getirmesi için ABD”nin de Türkiye”nin bazı beklentilerini yerine getirmesi gerekmektedir.
ABD, AB ve TÜRKİYE ALDATILDI
Gerek DTP gerek PKK”nın Kandil’deki yöneticileri hem ABD”yi, hem Avrupa Birliği”ni hem de başta Cumhurbaşkanı Gül olmak üzere, Başbakan Erdoğan”ı ve İçişleri Bakanı Atalay”ı verdikleri sözü tutmayarak aldatmışlardır. Gerçekten de PKK”nın tasfiyesi öngörülmüştü. Bu Başbakan Erdoğan”ın 5 Kasım 2007″de dönemin ABD Başkanı George W. Bush ile yaptığı görüşme sonrasında yaptığı ve “Hamdolsun istediğimizi aldık” cümlelerinde ifadesini bulmuştu. O günden bugüne geçen süreç içerisinde Demokratik Açılım (Kürt Açılımı) başlatılmış ve son 6 ayda da pratik anlamda siyaset haline dönüşmüştür. Hükümetin büyük bir siyasi risk aldığı ise son olaylar ile daha da belirginleşmiştir.
TÜRKİYE EKSEN DEĞİŞTİRİYOR MU?
Türk dış politikasınında eksen değişikliği, yön değiştirdiği gibi son dönemlerde ortaaya atılan görüşlerin aslında bu ziyaretle gerçekçi olmadığı ortaya çıktı. Türkiye ABD”nin stratejik veya model ortaklı tanımlamaları olsun her halihazırda bir türlü ortağıdır ve bu bölgede öyle olmayada kalmaya devem edecek gibidir.
TÜRKİYE-İRAN
Türkiye”nin İran”ın nükleer programına “kefil olması” gereksizdir. Çünkü İran zaten kendi bildiğini okumaya devam edecektir. Fakat İran”ın Türkiye ile son dönemlerde yoğunlaşan ilişkileri ve 1990″lı yılların ideolojik yapısından sıyrılması ve daha gerçekçi bir yapıya dönüşmesi önemlidir.
Başbakan Erdoğan”ın Ekim sonu Tahran”a yaptığı ziyarette gördüğü hüsn-ü kabul çok önemli olmakla beraber, Türkiye-İsrail arasındaki gerginlikten İran”ın çok da memnuniyet duyduğu görülmektedir.
TÜRKİYE-İSRAİL
Türkiye-İsrail ilişkilerinin gerginleşmesi aslında pek de sağlıklı değildir. Suriye bile, Türkiye”nin İsrail ile gerginliği”abartığını” söyleyecek kadar ileri gitmiştir.
GÖRÜŞ AYRILIĞI HANGİ NOKTADA
ABD”nin İsrail”i korumaya kollamaya devam edeceği bilinmektedir. Burada Erdoğan-Obama arasında bir görüş ayrılığı görülmektedir. İran”a bir yaptırım söz konusu olduğunda Türkiye”nin ABD ile birlikte hareket edeceği beklenmelidir. Çünkü Erdoğan Otadoğu”nun nükleer silahlardan arındırılması konusunda açıklamalarda bulunmuştur. İşin ilginç yanı barışçıl nükleer enerji ile askeri anlamda nükleeer silahlara sahip olma konusunda yaşanan “niyet” anlaşmazlığıdır.
ERMENİSTAN SINIRI AÇILIR MI?
Başbakan Erdoğan”ın görüşme öncesi ve sonrasında yüz ifadesinin farklı olduğu görülmektedir. Obama”nın Türkiye için dost ,Erdoğan için “arkadaşım” demesi de bu gerçeği değiştirmemektedir. Obama”nın Ermenistan konusunda Türkiye”nin Meclisten bir an evvel protokollerin geçirilmesi gerektiğini söylemesi bu konuda da hükümetin topu meclise atması ile bitmeyeceğini göstermektedir. Türkiye kendini angaje etmiştir ve Ermenistan ile sınırının açılması beklenmelidir.
EKSEN DEĞİŞİKLİĞİNE NET YANIT?
Türkiye”nin dış politikada eksen değişikliği tartışmaları gündemi belirlemektedir. Fakat Türkiye”nin askeri, siyasi ve ekonomik anlamda Batı dünyasından kopması söz konusu değildir. Bu konuda Cumhurbaşkanı Gül”ün 4 Kasım’da USAK’ta yaptığı konuşma ortaya koymaktadır. Buna bir de Dışişleri Bakanı Ahmed Davudoğlu”nun açıklamaarını ve son olarak da Başbakan Erdoğan”ın John Hopkins Üniversitesi’nde yaptığı konuşma eklenebilir.
Başbakan Erdoğan çok pragmatik bir yaklaşım içindedir ve Türkiye”nin “Doğu açılımı”, Türkiye”nin siyasi ve ekonomik manevra sahasını” genişletmiş olmaktan başka bir şey değildir. Kaldiki Serdar Palabıyıkoğlu”nun da ilginç tespiti göstermektedir ki, Türk siyasetçiler ve entelektüeller 19.yüzyılda da “Doğu”nun, yani İslam Dünyasının modernleşmesi gerektiğini söylerler ve Batı değerlerini Doğuya taşıma misyonunu üstlenirler. Dışişleri Bakanı iken Abdullah Gül, İslam dünyasının modernize olmasını ve reform yapmasını önerirken aslında yeni bir şey söylemekteden çok bu siyasi misyon geleneğinin devamını istiyordu.
TÜRKİYE OYUN KURUCU MU?
Başbakan”ın ABD ziyareti bazı konularda başarılı bazı konularda başarısızdır. Ama başka da ne beklenebilirdiki? Bu kadar geniş ve kapsamlı bir sorunlar listesi ile Washington”a giden Başbakan Erdoğan”ın neşesini Tokat”taki saldırı bozmuş, ardından çıkan olaylar nedeni ile Meksika ziyaretini yarıda kesmiştir. Ama Türkiye”nin bölgesel anlamda iyi bir “oyun kurucu” veya “proje yöneticisi olduğu” ve küresel anlamda yükselen bir oyuncu olduğu bir olgudur. Ayrıca ABD başkanı ile bir araya gelmek ve sorunları konuşmak iyidir, başarılı olsa da olmasa da.
Haftaya toplanacak AB”nin gündeminin önemli konularından biri Türkiye olacaktır. Türkiye”nin Kıbrıs nedeni ile Ankara Protokolü’nde değişiklik yapmaması ve limanların ve havalimanlarının Rum tarafının gemi ve uçaklarına açılmaması kesinleşmiştir. Bu durumda açılması gereken 8 başlık açılamayacaktır. Isveç “in dönem başkanlığının bu anlamda pek başarılı olduğu söylenemez. AB “den Sorumlu Bakan olarak Egemen Bağış”ın ivme kazandırma çabaları da yeterli olmamıştır. Türkiye-AB ilişkileri bu anlamda ilerleme sağlamamıştır ve bu anlamda Türkiye”deki AB üyeliği konusundaki kamuoyu araştırmalarıda, Türk halkının AB”den soğuduğunu göstermektedir. Hükümet olarak AB üyeliği hedef olarak belirlenmiştir ama somut olarak ilerleme yoktur. Cumhurbaşkanı Gül”ün Bratislava ziyaretinde Türkiye”nin çalışkan bir öğrenci gibi davrandığını ama AB”nin hoca olarak yeni kaynaklar (yani fasılların açılması) vermesi gerektiğini anlatan benzetmesi, günün sonunda pek bir fayda sağlamamış görünmektedir.
İsviçre”de yapılan “Minare referandumu” sonrası Avrupa”da yeni bir “yaşam biçimini koruma” hareketinin başlaması beklenmelidir. Çünkü AB normlarının yaşam biçimi ile “islami yaşam biçimi” arasında bir çatışma, Samuel Huntington”un tanımı ile medeniyetler çatışması, yani yaşam biçimi çatışması başlamıştır. Türkiye”nin işi zor görünmektedir. Sonuçta AB ile ilişkilerin devam edebilmesi için siyasi koşulların yanına şimdide kültürel koşullar eklenecektir.
Sonuç olarak
ABD ve Brüksel”den gelen haberlerin pek iç açıcı olmadığı söylenebilir. Türkiye”nin bir iç çatışma ve ayrışma gerçeği ile karşı karşıya kaldığı görülmektedir. Demokratik açılımın başarılı olma şansı azalmaktadır. AB”nin haftaya Türkiye ile igili alacağı kararlar önemli olacaktır. Şurası bir siyasal gerçekliktir ki Başbakan Erdoğan “minareler süngümüz camiler kışlamızdır” şiiri ile Türkiye”de mazlum ve kahraman olmuştur. Ama İsviçre”de bu “yaşam biçimine karşı olmanın ve onu değiştirmeye başlamanın” ilk basamağı olarak görülmüştür.
AKP”nin Batılı yaşam biçimi ile sorunu vardır ve bu dalga dalga diğer AB ülkelerine yayılacaktır. Yoksa Başkan Obama”nın Oval Ofiste Erdoğan ile konuşmasına başlarken, Türkiye”nin laik yapısına vurgu yapmasının anlamı nedir? Başbakan Erdoğan Batı da siyasetçi olarak büyük destek gördü, ama artık bu destek azalmaya başlamış görünmektedir. Türkiye”nin işi zor, Başbakan Erdoğan”ın daha da zor. 2009 yılı Erdoğan için iyi bir bilanço ile bitmeyecek gibi gözüküyor.