BLANS : Üç hafta 1500 kişiden fazla ölen, 5000’den fazla insan yaralı ve kısmen enkaza dönmüş bir ülke, kin ve nefretle yaşlanacak toplum!…
Filistin İsrail’i tahrik etmeyecekti! kaldı ki Arap ülkeleri Hamas’a zaten onay vermemişlerdi ki, Gazze Hamas yönetimindeyken batı Şerya, Filistin diye ikiye ayrılmış ve bölük olarak yönetilmekteydi… hal böyleyken ülkelere de seyirci kalmak düştü, ilk önceleri karışmak istemediler. Önce bunu bilelim, daha sonrada neden Birleşmiş Milletler bu olaya el atmadığını sorgulayalım! veya Birleşmiş Milletler kim?… (Galatasaray – fener maçı, sıkışınca da Beşiktaş’tan birkaç oyuncu gelsin yardım etsin, kazanalım mı diyor…da…)
Diğer sorum Türkiye’de ne kadar Filistinli yaşıyor; katkıları ne ve gene bu ülkede kaç milyon Yahudi yaşamakta katkıları ne. Eylemler yapılırken hiç burada yaşayan soydaşları için üzülen o halkı düşündük mü? veya haberlerde gösterilenler ne kadar insan haklarına etik, doğru haber yapıldığını, bunları konuşalım.
Başbakan zayıf yanındayız diye söylerken fırsat bulan Milli Eğitimden sorulumlu bakanın emriyle İl valilik ve Milli Eğitim Müdürleri İlk ve Liselerde saygı duruşu yapışmasını isterken verdiği acil ve kendince doğru sandığı kara acaba gelecek günlerde Türkiye’ye nasıl sürprizler hazırlayacağı düşüncesinden uzak. Hele, lele bazı okul müdürlerinin, Gazze’ye yardım kampanyası başlatmış! Okullarda zarfla Filistin’e yardım parası toplanılmış… Varsayalım bu okullarda öğrenim gören Yahidi’ler ne yapsın? versinler mi, vermesinler mi acaba o okuldaki öğrenim gören yahudi çocukların piskolojileri nasıl olacağı, o anki konumları nasıl algılanırdı. Üzgünüm alkışlayıp bravo deyemeyeceğim
Hiç etik olmayan haber sunuşlarıyla zaten savaş içinde yaşıyormuş gibi günün 24 saati her kanal, çoluk – çocuk, yaşlı – genç, kadın – erkek demeden görüntüler yayımlanıyor. Haberi sunan kanallar ilk olmanın mutluluğunu yaşıyor, kamerası kırılmış dayak yemiş, ölebilirde onun ne işi var, birde sevsinler ekmek parası için oralardaymış, kimse mecbur değil savaş alanında olmaya resmi çekersin arşive atarsın haberi sunarsın daha sonra ne çektim diye bakar ya yayımlarsın ya da beklersin habercilik anlayışı bu mu? Peşinden koşarak haber yapmak, heyecanla sunmak nefes nefese akıları donduracak şekilde. O alanda askere o kadar yakın olmak etik değil, (sanki maç sunuyor) bırak oda işini yapsın değil mi?
Beni düşündüren, canımı sıkan şey o yaralıların veya ölenlerin yakınlarının başka ülkelerde yaşadıklarını bizim basın düşünemiyor her halde. Düşünün bakalım oturmuş haber seyrederken aniden, bir yakınınızın yaralandığını veya öldüğünü görüyorsunuz, aynı ruh halini öbür kişi içinde geçerli olabileceğini ve hatta kalp krizine bile sebep olabilecek görüntüler de habercilik anlayışıma sığmıyor…
Gene sığdıramadığım genç çocukların yardım adı altında, şuurlarına kazılmak istenen İsrail düşmanlığı. Neyin ne olduğunu sebebi bu savaşın bilinmezken! Bilinen bir şey var ki, orada bu ve benzeri huzursuzlukların senelerdir var olduğu. Durup dururken İsrail’in bombalandığı insanların öldüğü gerçeğine dayalı yeter anlamında bir gözdağı verme olamaz mı? Belki bu yaşananlar sonuncusudur, dur derler her iki tarafta sonucu görünce akılları başlarına gelir. Kalıcı bir anlaşma yaparlar, İsrail isteseydi 1 haftada haritadan kaldırırdı Filistini bir bildikleri olmalı…
Sanmayın ki savaşı onaylıyorum, asla ama bundan da en iyi dersleri çıkarmak gerek. İzlemlerimde gördüklerim hemen, hemen her şehirde birileri için giyinmişler ellerinde yeşil bayraklar ne o Gazze ye destek yürüyüşleri yapılmakta “biz Filistinliyiz” slogana bak ( biz Hrand Dink dendiği gün, iki sene önceydi… neler olmadı ki sonra onlara…) on binlerce insan her türlü hava şartına rağmen sokaklarda güzel. Hoşuma da gitti insani duyarlılık beni düşündüren poliste vardı. Azda olsa vardı. Hiçbir sorun yaşanmadı… Ama Ankara’aynı eyleme destek veren ellerinde kırmızı bayrak olanlara ne oldu? Dayak yediler… iş renkte yeşil olacak…
Bazı eylemlerin konsolosluklar önünde olması da iyi ses getirme maksadıyla ama hoş olmayan “ bayrağın yakılması” sen şu an eylem yapıyorsun! Bu bayrak altında toplanan, geçmiş ve geleceğin tamamını yargılıyorsun, bu hakkı sana kim veriyor?… Ben bu gösterişlere yalakalık diyorum siz ne ad koyarsınız bilmem.
Gene dikkatimi çeken, meğer benim ülke insanım ne kadar dolu ve gergin eylemci, PROTOSTO cuymuş ta şimdi gördük. Keşke bu tür eylemleri elektrik ve gaz gibi bir sürü dayatmalara karşıda böyle çoğunlukla ve dimdik durabilselerdi, yapacakları eylemlerde kendimizin geleceği için yollara dökülselerdi… ( o zaman musade edilmezdi ki)
Hatırlarsınız belki aynı günlerde 30 – 35 genç bursları kesildiği için belediye önünde eylem yapıp burslara ihtiyacı olduğunu göstermek istemişlerdi, ne oldu dayak yediler tutuklandılar. Dünya önünde sessiz sedasız yapılan tek eylemler. Başka ülkelerin işine karışmaktan ibaret bunu izleyen dünya basını yazıp çiziyor zaten birde onların bizim nasıl ve neyin peşinde olduğumuzu onların gözleriyle görmemiz gerek… gece karanlığında ıslık çalmaya benzetildiğimizi anlarlar 70 milyonu bir tarafa itip bir bucuk milyonun peşinden bu kadar koşturması asıl başkanın neyin peşinde olduğu besbelli. Seçim öncesi kafaları bir filistinle birde Ergenokanla bulandırdılar aslında EKONOMİ konuşulması gerekirken…
Haması kimse ülke başkanı olarak tanımazken tek Türkiye onu seçilerek gelmiş bir başkan diye onurlandırıyor, oda seçimle ama hileyle geldi, mecbur seçtirildi, adil demokratik bir seçim değildi ki…Gazzeyle yatıp Gazzeyle kalkıyoruz canlı bağlantılar bile savaş alanından sunuluyor asıl maksadımız bu pastadan en kaymaklıyı mı kapmak. Hamasa ihtiyacımız mı var?
Üzgünüm cahil insanlarımızın zamanlarını çalarak onlara yapılanın illa yanlış olduğunu ısrarla beyinlere kazıyarak milleti yollara döken Başbakanıma sorum 11 EYLÜL de bir saat içinde ölenlerin sayılarını biliyor mu? Gene soruyorum o an orada yapılan maddi ve manevi kayıplar şu son üç haftada yapılanlardan daha mı az da o zaman yollara düşmedik. (ortalığı kana bulayanlar kim) Onca okumuş beyinler bir anda canlarından olurken, sen gene Başkan değil miydin? O zaman ne yaptın şimdi bunu sormak gerek. Eğer İsrail’i illa suçlayacaksan asıl nedenlere bir dönüp bakmak gerek, en çok orada kime ve neye zarar verdiler. O an orada olanlarında hiçbir şeyden haberleri yokken, günlük yaşantılarını sürdürürken, birden ortadan kaldırıldılar. Her kesin acısı kendine değil mi? Biz hakikatten balık hafızasına sahip bir ülkenin insanlarıyız, hemen unutuyoruz günübirlik yaşamanın verdiği yanlışları da tam olarak anlamadan destekliyoruz.
Diyorum ki GAZZE de ki halk, o zaman yapılanlardan, kendileri ne kadar vicdan azabı duymuş ve acı hissetmişlerse bende kendileri için bu gün o kadar acı duyuyorum. Okumuş yetişkin bir beyin her zaman, her yerde, hiç emek verilmemiş bir masumdan çok daha değerlidir.
2003 ten beri Irak ta huzuru sağlamak için bulunan Amerikan askerlerinden kaç kişi Iraklılar tarafından öldürüldü biliyor musunuz? Yok değil mi, ben söyleyeyim 4003 kişi öldürüldü bu güne kadar. Onlar görevlerindeydiler, onlarında aileleri, umutları vardı.
Birçok şeyin çığrından çıktığı bu ortamda, beyinleri karıştırarak oldubittiye getirilmeye çalışılan bugünlerde, insani duyguları, sömürerek biz uğraş veriyoruz diyerek Hamasa yaranmak hiçte hoş değil. Şimdi dünya savcılığına mı soyunduk onu bilmek daha faydalı olacak, yoksa dünya ülkelerinin dikkatini mi üzerimize çekmeye çalışıyoruz…
Kendi çıkarlarımızı atlaya, atlaya dokunanları tutuklatan, kişilerin Çinsel yaşamlarını bile açık, açık konuşulan bu ülkede asıl maksat o kişiyi toplum içinde rencide etmek değil de ne? Bu tepkisel yaklaşıma bir ad koyalım!..
Ayrıca bir söz vardır “fakirle gülmek yerine, zenginle ağlamak” her zaman için kişisel ve ülke çıkarları için olmasa olmazı kimi, neyi kendimize düşman ediyoruz…
Kendi içimizdekilerine yapılan haksızlıklara haykıramazken, başbakan istiyor diye ortalığa çıkıp neyi haykırmam benden beklendiğini anlamayacak kadar cahil mi görünüyoruz, karşıdan bakılınca güdülecek bir sürünün içinde olduğumu bana hissettiriyor…