Sınırlar Açılırsa Sadece Türkiye Kaybeder

Siyaset
Paylaş

Bölgesel denklemlerin bölge halklarının da tavırlarını değiştirmeye başladığı bu zaman diliminde, Türkiye için büyük önem taşıyan Ermeni meselesi de farklı bir boyut kazanmıştır. Azerbaycan topraklarını işgale başladığı tarihten bu yana çift taraflı olarak tepki gören Ermenistan’ın bugünkü konumu kendileri için bir avantaj niteliğindedir. İki kardeş ülkenin dış politikadaki açmazlar yüzünden birbirlerine tavır alması, arada kalan Ermenistan için kaçırılmayacak bir fırsattır.

Bugüne dek Türkiye tarafından Karabağ’dan çekilme, soykırım iftiralarından ve Türkiye’den toprak talebinden vazgeçme şartları öne sürülerek verilen “ilişkilerin geliştirilmesi” sözü karşı taraftan herhangi bir açılım olmaksızın geçerliliğini korumuştur. Buna ek olarak Ermenistan’ın hazır bulduğu her ortamda garip bir şekilde “savundukları değerlerin peşini bırakmayacakları”nı belirtmesi Serj Sarkisyan döneminde zirveye çıkmıştır. Böylesine, diğer devletlerin toprak bütünlüğüne saygı göstermeyip irredentist dediğimiz haksız yayılmacılığını savunan bir devlet için Türkiye’ye yapılan baskıları anlamak mümkün olamamakta.

Elbette Türkiye’de yer alan küreselci ağızlı, liberal dalgadan memnun kesimlerin soykırım iddialarını işaret ederek “Birkaç kelimeyi itiraf etmekle ile devlet mi yıkılır?” anlayışı bu süreci oluşturan en büyük etkenlerden. Bugün Azerbaycan ile gerilen ilişkilerin sorumlusu olan bu grupların ortaya attığı bazı iddiaların ne amaç taşıdığını anlamak için fazla yorulmaya gerek yok. Örneğin; “Azerbaycan Kıbrıs’ı tanımadı bu yüzden herhangi bir çıkar için onları savunmak gereksizdir, Karabağ Azerbaycan’ın dahilî sorunu ve Türk dış politikası buna bağımlı olmamalı, verilen ABD güvencesi bizlere yeterken bir de Azerbaycan faktörü ortaya atılırsa Batı’nın desteği azalır” gibi söylemlerin altında yatan hesapları çözmek için bu konularda yapılan araştırmaları takip edebilirsiniz.

Bugün Azerbaycan kamuoyu son gelişmelerden oldukça rahatsızdır. Medyada yer alan haberlerde bu konular özellikle takip edilmekte, köşe yazarları muhtemel gelişmeler hakkında neler olabileceğini tartışmaktadır. İşin siyasi boyutunun yanı sıra, ekonomi ve enerjiyle ilgili kısımları ayrı tartışma konularıdır. Ne yazık ki, Türkiye’ye karşı alternatif olacak yeni enerji hatlarının tartışması bile başlamış bulunmaktadır. Bu konularla ilgili olarak Hazar Üniversitesi hocalarından ve Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi başkanı Araz Aslanlı’ya, sınırların açılma meselesinin nasıl bir etki oluşturacağını ve Azerbaycan kamuoyunun tepkisinin ne olabileceği hakkında danışıyoruz:

“Ben sınırların açılmasını beklemiyorum. Yerel ve bölgesel dinamikler dikkate alınırsa ve Türkiye öncelikle bölgesel güç konumunu pekiştirmek istiyorsa açmaması gerekiyor. Fakat, biz bölgesel güç konumumuzu garanti altına aldık, bunu hiçbir olay zayıflatmaz diyor ve küresel olaylara daha fazla ilgi gösteriyorsa, bu olaylar içerisinde en az önem taşıyıp en kolay taviz vereceği mesele sınırlar olacağı için açabilir.

Sınırlar meselesi bir ölçüde stratejiktir ama Azerbaycan ile ilişkilerde daha çok psikolojik boyuta sahip. İki devlet için bu boyut çok önemlidir. Örneğin, Türkiye Azerbaycan’da her zaman küresel güçlerle kıyaslanamayacak derecede çok kayrıldı. Bunun kaynağı psikolojiktir yani etnik, dini, kültürel bağlarla desteklenen psikoloji. Bu mesele Azerbaycan’da ve genel olarak Türk dünyasında Türkiye ile ilgili “güvenilir kardeş” imajını sarsabilir. Bence şu şartlarda sınırların açılmasını isteyenlerin en önemli hedeflerinden birisi de budur.

Azerbaycan kamuoyu bu konuda çok hassas. Yönetimin tepkisi belirli ölçüde sınırlanabilir ama kamuoyunun hassasiyeti nedeniyle, ilişkilerin temeline psikolojik mayın konmuş gibi olur.”

Azerbaycan kamuoyunun hassasiyetlerini temsil eden medya organlarından Türkistan Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Agil Camal ise bu konunun Türkiye’nin imajını ciddi derecede zedeleyecek bir etki oluşturacağına ve şu anki tartışmaların dahi belli tabakalarda esaslı bir Türkiye karşıtlığı doğurduğunu belirtti :

“Biz Türk milliyetçileri olarak hali hazırda yaşanan olaylardan çok rahatsızız. Hem de son günlerde bizlere karşı bir baskı var. “Bu muydu sizin savunuculuğunuz?” diye…

Şimdi bu meseleden yararlanan bazı Rus yanlısı güçler Türkiye hakkında Azerbaycan toplumu içerisinde kötü bir imaj oluşturmaya çalışıyorlar. Bu da elbette bizi rahatsız ediyor. Özellikle bir meseleyi dikkate almalıyız. Eğer Türkiye Ermenistan’la olan sınırlarını açarsa ve Azerbaycan iktidarı bunu kabul etmezse Türk birliği yolunda son dönemlerde atılmış adımlar boşa gidecek. Çünkü Orta Asya devletlerinin Azerbaycan’a yakın olması sebebiyle ülkemiz Türkiye ile Orta Asya arasında bir köprüdür. Eğer Azerbaycan Türk birliği yolundaki gelişmelerden uzak kalırsa Türkiye bu konuda asla başarılı olamaz.
Türk birliği yolunda uğraş veren bizler için şimdiki en büyük sorun budur. Bazen siyasetçiler devlet çıkarlarından bahsederler. Ama devlet millete hizmet içindir. Milletin duygu ve düşüncelerinin önemsiz olduğu devlet kime lazım?
İki devlet arasında bir soğukluk oluşursa Azerbaycan’ın kendisini savunmak için sığınacağı tek yer Rusya’dır. Aynı Orta Asya’da olduğu gibi.

Mehmet bey siz biliyorsunuz ki ben bu sözleri, aleyhteki propagandalara kızan bir Azerbaycanlı olarak değil, Türk birliği yolunda çalışan bir Türk olarak söylüyorum. En azından şu zaman diliminde Türkiye sınırları açmamalıdır. Birliğimizi bozmak isteyenlere fırsat verilmemelidir. İşgalciye kucak açmak değil, layık olduğu cezayı vermek gerekir; Çanakkale’de olduğu gibi…”

Ermenistan’ın da öngördüğü gibi sınırların açılma meselesi ile bunun altında listelenen tarihî ve siyasî meselelerin açıkça konuşulması için henüz vakit var. Ancak bu psikolojik savaşta yenik düşen tek merci halkların vicdanları ve fikriyatı olacaktır. Karşıt görüşlerin; ekonominin gelişeceğine, Ermenilerin bilindiği gibi inkârcı millet olmayıp kardeşten daha kardeş olduğuna, Türk dış politikasının birkaç meseleye bağımlı kalmaması gerektiğine yönelik iddiaları bu süreçte önemli rol oynayacaktır. Özellikle Doğu’daki ekonomi meselesinin bilindiği gibi olmadığını ifade etmek isterim. Araz Aslanlı’nın bu konuda kaynak olacak “Türkiye-Ermenistan Sınırı Açılmalı mı?” çalışmasını kesinlikle tavsiye ediyorum. Biliyoruz ki devlet büyüklerimiz Türk dünyasının Camp David’i olacak bir yaklaşımdan uzak duracak ve asla bu alemin Enver Sedat’ı olarak anılmak istemeyeceklerdir.

Mehmet Fatih ÖZTARSU – Haber7