Papa’nın Ziyareti ve Türk Laikliği

İçeriği Paylaş...

Papa 16. Benedict’in Kasım ayının sonunda yapacağı ziyaret bazı tartışmalara yol açtı. Bizans imparatoru ve İranlı bir filozoftan bahsettiği Almanya’daki ünlü konuşmasında İslam dünyasında büyük bir ses getirecek şekilde İslam ve onun peygamberi Muhammed’i ve bazı İslam ülkelerinde Hıristiyanlara yönelik saldırıları eleştirmişti. Papa ve Vatikan büyük olasılıkla böyle bir tepkinin olacağını beklemiyordu. Dolayısıyla Papa üzgün olduğunu ve böyle tartışmalar yaratma niyetinde olmadığını söylemek için İslam ülkelerinden büyükelçileri Vatikan’a davet etmişti. Bu doğru bir yöntem ve siyasi davranıştı. O zamandan beri şiddet kalmadı ancak tartışmalar halen devam etmektedir. Burada ve oradaki bazı demeçler gerçekten tansiyonun yükselmesine neden olabilmektedir fakat, geçen hafta İstanbul’daki “Medeniyetler İttifakı” toplantısında İslam dünyasında Hıristiyan dünyasından 16 akil adam daha ortak bir zeminde görüşmek üzere bir araya geldi. Şüphesiz bu toplantı kendi çerçevesinde başarılı idi, Papaz Desmond Tutu’dan İran eski Cumhurbaşkanı Hatemi’ye bütün katılımcılar gerilimin azaltılması için bir zemin sağladılar. Başbakan Erdoğan ve İspanya Başbakanı Zapatero bu projeyi başlatmıştı ve bu inisiyatif bu zamana kadar oldukça iyi çalıştı.

Papa’nın Türkiye’ye yapacağı ziyaret herhangi bir ülkeye yaptığı olağan bir ziyaret değildir. Türkiye bu noktada kendine mahsus bir ülkedir. Bu nedenle bu ziyaret özel bir anlam taşımaktadır. Papa II. Jean Paul 1980’lerde Mehmet Ali Ağca’nın suikast girişiminden sağ kurtulduğunda Soğuk Savaş şartları altındaydık ve Türkiye de uluslar arası terörizm ve ideolojik savaşın hedef ülkelerinden birisiydi. M. Ali Ağca Papa tarafından affedildi ve şimdi bir Türk hapishanesinde. Eski CIA çalışanı Paul Henze, Papa suikastı ile ilgili kitabında suikasta bazı ülkelerin istihbarat servislerinin dahil olduğunu belirtmektedir; Bulgaristan da bu suikast girişimine dahil olduğu düşünülen ülkelerdendir. Şimdi, 25 yıl sonra yeni Papa farklı bir dünyada ve farklı bölgesel siyasi koşullar altında Türkiye’ye gelecektir. Siyasal İslam 11 Eylül 2001’den beri inkar edilemez bir gerçekliktir. Soğuk Savaş ideolojilerinin yerine şimdi İslam daha hassas bir konudur ve bu yöndeki herhangi bir ifade siyasal gerginliğe yol açabilmektedir. İşte bu nedenle bu ziyaret önemlidir; zira Papa laik bir yapıya sahip Müslüman bir ülkeyi ziyaret edecektir. Bu bağlamda, Papa’nın Bavyera’daki konuşmasına karşı Türkiye’deki tepkiler göreceli olarak soğuk kanlı olmuştur; Diyanet İşleri Başkanı Prof. Bardakoğlu’nun eleştirisi de oldukça dengeliydi. Bardakoğlu, Papa’nı ziyaretini memnuniyetle karşılamaktadır ve onların görüşmesi ortak bir anlayışın sağlanması için çok daha önemlidir.

Papa’nın ziyareti hakkında Türkiye’de entelektüeller arasında bazı farklı görüşler vardır. Bazı eleştirmenler bu gezinin Katolik ve Ortodoks kiliselerini İslam dünyasına karşı bir araya getireceğini söylemektedir. Bu görüş abartılıdır ve iki kilise arasındaki temel farklılıkların devam ettiğini herkes bilmektedir. Bununla birlikte, Ortodoks kilisesinin Rusya, Ukrayna, Bulgaristan vb. ülkelerde önem kazandığı ve Ortodoks inancının Soğuk Savaş’tan sonra bu bölgedeki “dini boşluğu” doldurmakta olduğu doğrudur. Diğer bir tabirle, din giderek güçlenmektedir; Bazı Balkan ülkelerinde ve Rusya Federasyonu’nda yaşayan Müslüman halklar arasında “yeniden-İslamlaşma teşebbüsleri” dikkate alındığında İslam da bu gelişmenin bir parçasıdır. Bugün İslam bir Avrupa olgusudur ve bütün Avrupa az yada çok bu gerçekten etkilenmektedir.

Papa gezisi sırasında Türklere ne söyleyecektir? Büyük bir ihtimalle haleflerinin çatışmadan kaçınma çizgisini sürdürecektir. Şüphesiz bu tavrı olumlu bir şekilde karşılamak Türkiye’nin tarihi bir yükümlülüğüdür. Türkiye bu yönde bir çok reform yapmıştır; Türkiye’deki Hıristiyanlar kendilerini evlerinde hissetmeli ve Avrupa ülkelerindeki Müslümanlar gibi ibadetlerini özgürce yerine getirmelidir. Bunu en iyi belki AKP hükümeti anlayabilir. Avrupa’daki camiler yalnızca ibadet yeri değil, aynı zamanda – özellikle Almanya’da — YİMPAŞ ve benzeri örgütlerin Müslümanların dini inançlarını istismar ederek para topladığı yerlerdir. Diğer bir husus Türkiye’de bazı bölgelerdeki Hıristiyan kiliselerinin yenilenmesi olacaktır; Türkiye burada Hıristiyan mirasının yeniden doğmasından korkmamalıdır. Aksine, AB ile müzakereleri yürüten bir ülke olarak Türkiye daha çok tolerans göstermek zorundadır ve bunu kültürel bir zenginlik olarak görmelidir. Yunanistan hükümeti bile Atina’da binlerce Müslüman’ın yaşadığı gerçeğinden kaçamamaktadır ve Atina’daki Müslümanlar için bir cami yapılmasını onaylamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu yüzyıllarca farklı dinlere ev sahipliği yapmıştır. Modern Türkiye de hiçbir şeyden korkmamalıdır. Fakat, ne yazık ki Papa geldiğinde Başbakan Erdoğan burada olmayacak. Riga’daki NATO zirvesine gideceğini söyledi. Bu büyük ölümcül bir hatadır ve diplomatik nezaketten yoksundur. Büyük bir ihtimalle o hala Papa’nın ziyaretinin öneminin farkında değildir. Bu her gün olan bir şey değildir ve Papa’yı karşılamak bir ülkenin başbakanının fiili görevidir. Riga’ya birkaç saat sonra da gidebilir. Küreselleşme çağında bu küçük bir problemdir.

Umarım fikrini değiştirir ve Papa ile görüşür. Medeniyetler arasında diyalog başlatan bir kişinin Hıristiyan kilisesinin ve kültürünün bir numaralı temsilcisi ile görüşmemesi büyük bir tezattır. Başbakan Erdoğan şimdi inisiyatifinde ne kadar ciddi olduğunu ortaya koymalıdır. Danışmanları ona Papa ile görüşmez ise kaçıracağı tarihi fırsatı bir kere daha anlatmalıdır.
Papa ile görüşmek yalnızca Cumhurbaşkanının değil başbakanın da görevidir.

Ne olursa olsun Papa’nın ziyareti çok önemlidir ve Papa gelecekle ilgili gelişmeleri nasıl değerlendirdiğini Türk halkına anlatmalıdır.

Regensburg Üniversitesi’nde akılcılık, üniversite ve inanç üzerine konuşmuştu. Konuşma gerçekten iyi dengelenmiş akademik bir metindi. Buna rağmen bir “alıntı” alındı ve bütün sorun buradan çıktı. Gerçekten eğer inanç akıl ve üniversiteye hakim olursa bazı sorunlarla karşılaşırız. Ortaçağlarda bunun sıkıntısı çekildi; inanç, akıl ve üniversite üzerinde hakimdi. Rönesans ve Reform hareketleri işte buna karşı verilen bir cevaptı. Yoksa Türkiye’deki bazı grupların siyasi amacı yalnızca dinin akıl ve üniversite üzerinde hakim olmasını sağlamak mıdır? En son Milli Eğitim Şurası büyük bir tartışma yarattı ve eğitim bakanı dini değerlerin okul kitaplarındaki ağırlığının artmasından dolayı eleştirildi. Papa’nın ziyareti Türkiye’nin eğitim alanında da laik kalmasına katkı sağlayacaktır. Papa Türkiye’de kesinlikle iyi karşılanacaktır ve Türk devleti ziyaretin başarılı geçmesi için her şeyi yapacaktır.