Bu yıl bahar bayramı Nevruz hükümetin başını ağrıtmaktadır. 1980’lerin ortasında PKK bir terör örgütü olarak ortaya çıktığından beri Nevruz bütün Türk hükümetlerinin kabusu olmuştur. Türkiye’nin karşılaştığı en tehlikeli Nevruz kutlamaları 1990’larda yaşananlardır ve neredeyse her yıl azami güvenlik önlemleri alınmıştır. Sadece Güneydoğu Anadolu’daki değil son yıllarda İstanbul, Mersin, Samsun, Antalya gibi büyük şehirlerdeki halk Nevruz’un Kürt göstericiler ile polis ve askeri güçler arasında çatışmaya dönüşmesinden endişe etmektedir. Sorun budur. Neredeyse her Nevruz Türk devletine karşı bir ayaklanma olarak algılanmaktadır ve siyasi talepler için siyasi şiddete dayalı kutlamalar haline gelmiştir.
PKK liderliği her yıl bunu başarıyla kullanmıştır ve bütün Kürt kökenli siyasi partiler 1990’larda Meclise ilk girişlerinden beri Nevruz kutlamalarını PKK ve PKK’nın terörist saldırılarını kınamadan siyasi ve sosyal taleplerini dile getirmek için kullanmışlardır. Nevruz kutlamaları Türk milliyetçiliğini güçlendirmiştir ve bu da yine Kürt siyasi partilerini kurban gibi göstermiştir ve bugün Türkiye yine bu şiddetin devam etmesi tehlikesi ile karşı karşıyadır. Ancak mevcut Türk hükümetinin bu meseledeki politikası daha önceki hükümetlerinkinden farklıdır ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaptığı son konuşma Kürt politikacılar tarafından hoş karşılanmış ancak milliyetçi çevrelerde büyük öfkeye neden olmuştur. Demokratik Toplum Partili (DTP) siyasilerin, Diyarbakır belediye başkanı ve çevresinin şu anda daha fazla sorumlulukları vardır. İstanbul Bilgi Üniversitesinde yapılan Kürt konferansında Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir büyük bir siyasi arzu ile bu açıdan olumlu sözler söylemiş ve şiddetin bu meselede herhangi bir ilerleme sağlamadığını söylemiştir. Şu anda bölgedeki siyasilerin barışı ne kadar samimiyetle desteklediğini göreceğiz. Türkiye’nin son yıllarda sürdürdüğü reform süreci Kürt politikacılara söyleyip yaptıkları konusunda daha fazla sorumluluk yüklemektedir. Diğer bir ifadeyle, PKK hala varlığını sürdürmektedir ve Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) karşı operasyonlarını sürdürmektedir ve son Şemdinli olayları göstermiştir ki derin devlet örgütlenmesinin ötesinde bir şeyler vardır. Şemdinli olaylarının yarattığı siyasi türbülans Ağustos’ta Genel Kurmay Başkanı olması beklenen ve halen Kara Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı sıkıntıya soktu ve hükümetle asker arasında siyasi bir krizin çıkması son anda önlendi. Bu olayla birlikte askerin imajı zarar görmüştür ancak bu olay, daha fazla şiddetin önlenmesinde askerin olmazsa olmaz varlığının önemini azaltmamıştır. Leyla Zana ve arkadaşlarının kontrolündeki DTP liderliği daha sorumlu hareket etmelidir çünkü bir yıl içinde bir genel seçim olacaktır ve istikrarsız bir Türkiye kimsenin çıkarına değildir. Avrupa Birliği PKK’ya karşı Türkiye ile ortak bir politika geliştirme arayışındadır çünkü ABD’nin Irak müdahalesinden bu yana geçen 3 yıldan sonra PKK bir çok AB ülkesinin çıkarına hizmet etmemektedir. Türkiye’nin PKK’ya yönelik politikası önceki gibidir ve görünen o ki dağlardaki PKK militanları Türk askerlerine karşı faaliyetlerini durdurma niyetinde değillerdir. Hükümet çevreleri Nevruz’dan sonra bir şiddet döneminin yaşanmasını beklemektedir ve bu, iyi bir haber değildir.
PKK ve sivil Kürt siyasetçilerin neden Nevruz’u siyasi bir araç olarak kullandıkları diğer bir meseledir. Ancak Nevruz bir Kürt bayramı değildir (Türkiye’de yanlış bilinmektedir) ancak Türkiye’den Tacikistan’a kadar uzanan siyasi ve kültürel alanın tamamında Nevruz bahar ve umudun başlangıcı olarak kutlanmaktadır. Son 10 yılda Türk dünyası, Türkler ve Türkiye Nevruz’u ortak bir şekilde kutlamaktadır. Bu bakımdan sadece Kürt kutlamaları gerçek bir kutlamadan çok şiddete dayanan siyasi gösterilere dönüşmektedir. Yarın Nevruz bir kez daha kutlanacaktır ancak Türkiye’nin bütün şehirlerinde durum gergindir ve hükümet aslında bundan endişe duymaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır’ın Türkler ve Kürtler Nevruz’u birlikte kutlamalıdır ve bu, gerçek bir kutlama olmalıdır şeklindeki son önerisi DTP’li Kürt politikacılar arasında ve etkili siyasilerden biri olan Sırrı Sakık’ta yankı buldu ve barış ve kardeşliği sağlayacak her tür hareketi destekleyeceklerini açıkladılar. Bu Salı yani 21 Marttaki kutlamalar bu sesin ne kadar doğru duyulduğunu gösterecektir.
Türk hükümetinin Kürt meselesindeki politikası bazı olumlu sonuçlar vermiştir ancak 1980’ler ve 1990’lara nazaran nispi bir barış olsa da bölge hala barış içinde değildir. Kürt politikacılar, şu anda daha iyi bir ortam bulmuşlardır aynı zamanda çok daha fazla sorumlulukları vardır. Hem ABD hem de AB terörizmi kınama ve daha fazla demokrasi için uygun bir ortam yaratma konusunda Kürt politikacılardan daha acil ve cesur kararlar beklemektedir. Kuzey Irak’taki Kürtler bölgedeki diğer Kürt guruplar gibi Orta Doğu’daki demokratikleşme sürecinin bir parçasıdırlar. Amerikanın Irak müdahalesinden sonra geçen son 3 yıl bölgedeki herkes için çok öğretici oldu.
Şu anda, bu, DTP liderliğinin ne kadar barış istediği ve temsil ettikleri insanları ne kadar kontrol edip edemediklerini gösterecek siyasi bir test olacaktır. Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir geçen yıl Başbakan Erdoğan’a sanki başka bir devletin şehriymiş gibi “Sizin, Diyarbakır ziyaretiniz için en az 1 milyon insan toplayabiliriz” demiştir, daha sonra Erdoğan sadece birkaç yüz AKP destekçisi ile karşılaşmıştır. Bu sefer başbakan, Baydemir’e güçlü siyasi sesi ile beklenen şiddeti durdurup durduramayacağını sormalıdır!
Günü geldiğinde Nevruz herkes tarafından şiddete başvurmadan kutlanacaktır ve Türkiye istikrarlı ve güçlü olacaktır. Yoksa her Nevruz bahar ve umuttan çok bölge için istikrarsızlık ve korku getirecektir.