Metropolde Varoşluk

İçeriği Paylaş...

İnsanlar her zaman masa gibi dört ayaküstüne düşemeyebilirler; terbiye, eğitim, kişiliğin oluşması, karakter, özgürlük özgüven ve güven verme kavramlarını önceki yazılarımda da uzun uzun yer vermiştim…
Şahsen, kendimce Kasımpaşalılık olmak! komşusuna, sokağa, mahalleye sahip çıkan, kültürlü her şeyi bilen rahat giyinip – konuşan gerektiğinde susabilen ‘RACON’ atma şekli olduğunu anımsıyorum. Öyle olmadık şeyler yaşıyoruz ki gördüklerimi şöyle bir inceliğimde kimi nereye oturtmakta zorlanıyorum…

Eski bir deyim vardır: “KENARIN DİLBERİ NAZERİ OLUR AMA NAZENİN OLAMAZ”

Çünkü nazenin olmak GEN’le ilgilidir, doğuştan… veya sonradan Ayı olmak gibi bir şey artık biri bunları söylemeli diye düşünüyorum…
Bugün yapıcı bir yazı yazacağım! Ve velinimetlerini gücendirirler korkusuyla ‘acı’ konuşamayan dostlara inat, insan müsveddelerine dosdoğru, hasım olarak ben söyleyeceğim.
Bazıları duruş ve giyinişler tarzlarıyla çok rüküşler, tahammül edilemeyecek kadar kaba, zevksiz ve gülünçler. Öylesine rüküşler ki ‘paçoz’ görüntüleri gözlerimi bulandırıyor rahatsızlık veriyor ve hatta resmen rencide ediyor, dünya önünde utandırıyor BENİ…
Öylesine zevksizler ki, ne giyseler, ne taksalar, kime diktirip hangi markalardan alırlarsa alsınlar sonuç değişmiyor. İster güzel olsunlar, ister çirkin, ister şişman olsunlar, ister zayıf, ister kadın olsunlar, ister erkek şık değiller, olamıyorlar ve olacağa da benzemiyorlar.
Niye?…
Çünkü sadece şık değil ‘klas’ olmak istiyorlar, oysa zarif bile değiller! Klas şıklığın olmazsa olmazı zarafettir.
Bunların her şeyleri var, paraları var, merakları var, boş zamanları var, moda magazin bilgileri benimkine beş basar, dünyaca ünlü modacıların butiklerini aşındırıyor ve hatta bazen yağmalıyorlar!…
Zevk ve zarafet her zaman birlikte yürümez…
Zarafet, bir görgü birikimidir ve bunlar acısından maalesef, Türkiye acısından ne yazık ki dünden bugüne servet sahibi olmak gibi, zarafet sahibi olunamaz…
Zarafet sonradan görülemeyen, sonradan öğrenerek olunamayan, kalıtsal bir özelliktir. Soyluluk gibidir zarif olunmaz, zarif doğulur, parayla, pulla, yoksulluk ve yoksunlukla ilgisi yoktur. Zarafet bir vücut dilidir, duruştur – taşıyıştır, zarif insana çuval giydirin, şık olmasa bile yine ‘klas’tır.
Daha anlaşılır olmak gerekirse, zarafetin estetik ölçüleri vardır, her insan zarif olamaz. Soyaçekime bağlıdır, herkes zarif doğamaz. Dolayısıyla kimse, zarif değil diye ayıplanmaz.
Bunların ataları belli, ana – babaları… oturup, kalkmaları, sofra, sofa adabı, sanattan ne anladıkları, bırakın estetik felsefe tarihi, düpedüz estetikten ne bekledikleri belli, ayıplayacak değiliz suçlayacak da…
Ayakkabılarını çıkarıp kurduğu bağdaştan, koltuğa tırmanan adam, elbette koltuğa da hiç olmazsa bir ayakkabısını fora edip tek ayağını altına kıvırır! çok doğal…
Sözün kısası… kadın – erkek, hiç birinden doğal zarafet beklemiyorum zaten AMA bu kadar mı kaba, rüküş olmak zorundalar?
Şöyle kalabalık bir fotoğrafa bakıyorum kadınların her biri pakete benziyor, ortadakinin tepesine fazladan birkaç fiyonk atmışlar… erkeklerin kiminin üstüne uzun, kiminin üstüne kısa gelen ceket ve pantolonlar içinde, kimi tarla korkuluğuna andırıyor, kimi mumya müzesinde ki mankenleri… hiç birinin fiziği değil, giydikleri kalitesi – markası da değil, rüküşlük kaynağı.
Altı, üste, üstü, başa, başı da yaşa yakıştırmak notasında zırt ediyor zurna, yani zevk sahibi olma noktasında…
Oysa zevk, zarafet gibi değildir, bakarak öğrenemeyenler, sorarak öğrenebilir.. biri bunları söylemeliydi artık!
Türkiye’de gösteriş yarışında beceriksizliğini ortaya koyan ayaklı yılbaşı hediyelerine ihtiyacı yok…