İtalyan Usulu İkram

Bu gün size 80’li yıllar da gittiğim İtalya’da gördüklerimi ve konu hakkında duyduklarımı aktarmakla güne merhaba demek istiyorum.

Sokaklarda gezdiğimiz yağışlı günlerden birinde, kahvenin içine girip kahvelerimizi içmek istedik, asıl amaç ise kendimizi ıslanmaktan korumaktı.
Oturduktan sonra gayri ihtiyari meraklı gözlerle etrafı taradım, bu arada biri içeriye girdi. “Duo kaffe- uno sospeso” diye yüksek sesle, iki parmağını kaldırarak siparişini verdi, kahvesini içip gitti. Barda çalışan barmen de duvar üzerinde duran çiviye bir küçük kağıt astı. Duvarda askıya asılmış yaklaşık 10 santime kare büyüklüğündeki sarı kağıdın üzerinde bir fincan resmi ve birkaç tane bu kağıtlardan asılı vardı. Bu kağıtlar bana ve arkadaşlara hiçbir şey ifade etmedi ama bayağı merak ettim neden o resimli sarı kağıtları asıyorlar diye gelenleri anlamak için olsa az sayıda vardı…
Aradan birkaç gün geçti, ne zaman kahve içsem aklıma duvarda ki asılı resimler geliyordu. Hiç meraklanmadım dersem yalan söylemiş olurum ben bile şaştım kendime demek ki ben de bu kadar meraklıymışım diye o ana kadar fark etmemiştim, bu yeteneğimi de…
O çeşit resimleri daha sonra gittiğimiz başka kahvelerde de gördüm. Kısa zamanda bu resimleri asan kahvelerin bir Cihbo kahve zinciri olduğunu çözdük. Ama anlamı neydi neden asılıyordu asıl bunu daha çok merak etmeye başladım.
Gene kahvedeyiz bu sefer garsona yakın olmak için onun önündeki tezgaha kurulduk. Kısa bir zaman sonra bir çift geldi, “trio kaffe – una sospeso” onlarda kahve istediler adam kahveleri verdi ve bir tane daha resimli sarı fincanlı kağıdı astı.
Bu ne demek şimdi diye biz birbirimize bakıştık. Üzerine aklınıza gelmeyecek yorumlar yürüttük. İtalyanca bilmiyoruz, onlar Almanca bilmiyor, bizim yarım yamalak İngilizce ile bunu anlamamız mümkün değil.
Biz artık pes ettik Milano’dan Cenevo’ya geldik. İkinci günü burada da karşımıza CİHBO
Kahvesi çıkmaz mı?. Biz sanki bir zafer kazanmışız gibi birbirimize bakışarak hurra bir baskın gibi içeriye daldık. Daha oturmadan gözler duvarları taradı, aynen burada da asılı birkaç tanesi duruyordu.
O gün orada bayağı uzun oturduk gelen herkese asmadığını gördük. Fikir yürütmeye başladık ne kadar sattığını mı göstermek istiyordu, hayır saymaya başladık kafasına göre asıyordu da ne den? Bu demekti ki…
Bu gizemle Roma’ya geldik, bir gün alış veriş için dolaşıyoruz. 79 dan sonra İran’dan kaçıp gelen birkaç İranlı ile tanıştık. Bizle bayağı ilgilendiler, Azeri Türkçesi konuşuyorlar ama biz çok mutluyuz artık bir rehberimiz de var.
Ertesi günü gelip bizi otelden aldılar bu sefer kendilerin araçları ile yola koyulduk. Öyle yemeğini makarna ile idare ettik, bir pizzacıda daha sonra kahve içelim dedik onlar dondurma dese de biz kahvede ısrarlıydık. Neyse kahve yakında varmış ama ayakta, küçük bir yer dedi.
Fark etmez dedik ve kahveye üç dakikada geldik, ne görelim bir CİHBO yanımızda bir de tercüman var bu gün bu olayı çözeceğiz gibi bir kanı vardı içimde ve kalbim boğazımda atıyor sanki öyle heyecanlandım ki sonunda nedenini merak ettiğimiz kağıt asmanın sırrını çözeceğiz.
Hayret etmedim burada da iki üç kağıt asılıydı. Hemen bu ne demek diye sordum. Aldığım cevap çok ilginçti öyle ilginç ki bu gün size bunu yazmak istemem de ondan.
Kahvelerimizi söyledi ve bizim sayımız kadar da sarı resimli olan fincan asıldı adamın yüzünde bir memnunluk ifadesi tahmin edemezsiniz.
Bir süre sonra kahveye üstü başı biraz eski – püskü, belli ki yoksul bir kişi içeri girdi ve barmene “ una kaffe sospeso” dedi.( bu ‘askıda 1 kahve’ demekmiş anladık)
Barmen hemen bir kahve hazırladı ve yeni müşterisine aynı nezaketle masaya koydu.
Yoksul kişi kahvesini içtikten sonra para ödemeden çıktı gitti. Barmen ise duvardaki askıya taktığı kağıtlardan birini kopardı, parçalayarak çöp kutusuna attı.
Bu gözlemimizin sonunda, gözlerim yaşardı. Fakat kesinlikle örnek almamız gereken bir “İtalyan toplumsal terbiyesi”ni öğrendim
Yardım etmek için gereksinimlerini belirlerken, yalnızca yaşamsal gereksinimlerle sınırlı kalmaksızın eski alışkanlıklarını da düşünmek
Bir İtalyan için, yaşamsal olmasa da kahve, günlük yaşamda önemli yer tutmaktadır. Dışarıda kahve içme zevkinden de böylece mahrum bırakılmamaktadır.
Kahve içebilecek kadar parası olmayan kişilere yardım edebilecek düzeydeki kişiler, kendileri bir kahve parası daha ödüyorlar.
Yardım ettiği kişiyi görmedikleri için bu kişiler de daha mutlu oluyorlar, kimden geldiğini bilmedikleri bu ikramı kabul eden kişiler ise huzurlu oluyor.
Yardım eden ile yardım alan arasında, bu kahve – bardaki barmen gibi, köprü görevi yapan kişilerse güler yüzlü sevgi dolu olmalı gerekiyor. İçeri giren yoksul bir kişinin “Bana askıda kahve var mı?” diye sormasına gerek bırakmamak için “askıda kahve” olduğunu belirten kağıt parçalarını kolaylıkla görünebilen bir yere asmak ise bu olgunun çok zarif bir bölümünü oluşturmakta.

Biz Türkler bu askıya bir şeyler asabilir miyiz diye, düşünmeden edemedim. Her ne kadar doğru olduğunu bilmesem de, bir duyuma göre Isparta’ da 3 fırından ekmek almak mümkünmüş.
“Askıda ekmek”

Kuşkum, asıl ihtiyacı olmayanların yararlanması, bazı ramazan çadırlarını hatırlarsak…