İslâm’ın kandilleri

İçeriği Paylaş...

İslâm’ın kandilleri
İslâm dünyâsı dün mübârek (kutsal) günlerinden Mîraç kandilini yaşadı. İslâm’da en çok bilinerek önem verileni Kadir olmak üzere, beş kandil bulunmaktadırlar. Bunlar; Mevlid, Regâip, Mîraç, Berat ve Kadir adlarıyla sıralanmaktalar. Ancak, Arap takvimine göre olan bu sıralama, bugünkü takvimde yıldan-yıla yer değişip baştaki sona geçebilmektedir.
Konuya kandil denen aydınlatma aracından girelim. Bunun aslı olan candela (okunuşu kandela), Latince yâni Roma dilinden geliyor. Buradan Araplar alıp kındil demişler; biz Türkler de sözü onlardan almış ve kandile çevirmişiz. Belli bir yaşın üstünde olup, köy ve kasabalarda yetişmiş olanlar kandil görmüşlerdir. Kandil camsız ve gaz lâmbasından basittir. Bâzı kandiller, âdetâ fitilli bir çanaktan ibârettirler. İlk kandiller pişmiş topraktan yapılmış, sonra şekilden-şekle girmişlerdir. Taş, kurşun, cam, seramik, tunç, gümüş, altın gibi çeşitleri görülmüşlerdir. Son zamandaysa tenekeden yapıldığını bizzat görmüşüzdür. Kandiller sıvı yağları, daha çok da zeytinyağını yakmışlardır. Bâzı büyük câmilerde, şimdi de kandil niyetine bunun benzeri elektrik lâmbaları sallanmaktadırlar.
Asıl konumuz olan kandil günlerine gelince… Henüz elektrik bulunmadan önce, yukarıda andığımız kutsal günlerin gecelerin de, câmi ve mescit gibi yerlerde kandil yakıldığından, böyle gecelere de kandil denmeye başlanmıştır. Kandillerin en ünlüsü, kuşkusuz Kadir (Arapça kadr) gecesi olur. Ramazan’ın 27. gününe rasltayan gece, İslâm için son derecede önem taşımaktadır. Kuran’ın beş âyet (cümle) lik Kadir sûresi, Kuran’ın bu gece tebliğ olunmaya başlandığını bildirmektedir. Aynı âyete göre, Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Kadir gecesi Ramazan ayı içindedir ama, aslında bunun günü belli değildir. Buna rağmen, daha sonra konuyu irdeleyen İslâm yorumcuları, bâzı hadislerden çıkardıkları sonuçla Kadir gecesinin, Ramazan’ın 27. gününe rastlaması lâzım geldiğini ileri sürmüşlerdir. Bunu doğru kâbul eden İslâm toplumu, daha sonra günümüze kadar ve dâima aynı tez doğrultusunda hareket etmiştir.
Mevlit (Arapça mevlid) Kandili… Aslı Arapça olan mevlit kelimesi; doğum, doğum yeri veyâ doğum zamanı demek olur. Kandilin konusu olan mevlit ise Hz.Muhammet’in doğumudur ki, ilk olarak Fâtımîler(Mısır) döneminde din törenleri düzenlenerek kutlanmış tır. Geniş çapta kutlamalar ise, Selçuklular dönemine rastlamaktadır. Mevlit adına kutlamalar bundan sonra ve yavaş-yavaş bütün bir İslâm toplumuna yayılmıştır. Şu var ki, işin içine kültür girince her toplum mevlidi kendi kültürüyle yoğurmuştur. Tıpkı İslâm’ın asıl akîdeleri gibi, mevlit de her toplumda farklı algılanarak, farklı-farklı yorumlanıp, farklı da uygulanmıştır. Mevlit günleri için, değişik İslâm ülkelerinin kendi dillerinde manzum övgüler yazılmıştır. Bunlar, ayrıca bestelenerek kandil günlerinde okunmuşlardır. Ülkemizde yazılan mevlitlerin en ünlüsü Süleyman Çelebi’ninkidir. Bu, o derecede tutulmuş ve o derecede tutunmuştur ki, bugün, diğerlerinin metnini değil varlığını bile bilmemekte, Mevlit manzûmesini Süleyman Çelebi’nin yazdığından ibâret sanmaktayız. Manzûme (işte, oratoryo denilenler bu tür eserlerdir), yalnız Mevlit Kandilinde değil, Kuran âyetleriyle birlikte diğerlerinde de vardır. Mevlit Kandili, bizde III. Murat döneminden sonra kutlamaya başlanmış, bundan sonraysa yerleşip-kalmıştır.
Regâip (Arapça regâib) Kandili… Regâib Arapçada, çok aranan, çok istenen demektir. Bu kandil, Âmine Hâtun’un Hz.Muham met’e hâmile kaldığı gecenin yıldönümünü anlatır. İslâm toplumunda mübârek sayılan günlerdendir. Bu gece dahî, diğer kandiller gibi, dualarla ve genel ibâdetle geçirilir. Böyle bir gecenin (aslında bir günün tamamının) kutlanması, tabiî ki Hz.Muhammet’in tebliğlerinden değildir. Nitekim, İslâm içinde söz sahibi olmuş bâzı kişiler, böyle bir kutlamanın yanlış ve yakışıksız olduğunu düşünmüşlerdir. Bugün dahî böyle düşünenler bulunmaktadır. Târih bilimi de, olayın târih olarak doğruluğunu zâten onaylamamaktadır.
Mîraç (Arapça mîrac) Kandili… Arapça mîrac, merdiven, yükselme, göğe çıkma gibi anlamlar taşır. Burada, Hz.Muhammet’in İslâm inanışında gökteki Allah katına çıkışı anlatılır. Olay, Mesçidi Haram’dan Mesçidi Aksâ’ya gidiş gibi de yorumlanır. İddialı bir söy- lentiye göreyse, Hz. Muhammet Burak adındaki beyaz bir atla Mesçid’i Aksâ’ya varmıştır. Önceki bütün peygamberler orada beklemektedirler ve Kendisi’ni karşılamışlardır. Hz. Muhammet, bundan sonra da aynı Burak’la göğün yedinci katına uçmuştur. Orada, Allah’a iki yay boyu yaklaşmış, O’nunla konuşmuş, cennet ve cehennemi görmüştür. Mîraç denilen olay, İslâm dünyası içindeki belli tartışmalar dan birinin konusudur. Bâzıları göğe çıkmayı ciddiye almamakta, bunu bir rüyâ olarak kabûl etmektedirler. Onlar, Hz. Muhammet’in bedeniyle değil ama ruhuyla Miraç’a çıkmış olabileceğini düşünmektedirler. Hz. Muhammet’in yatağının Mîraç gecesi sabahında ıslak bulunmuş olması, O’nun geceyi yatağında geçirip-terlediği şeklinde izah edilmiştir. Diğer bir kısım İslâm tasavvufçularıysa, Mîraç olayını tümden reddetmektedirler. Onlara göre böyle bir olayın yaşanması aslâ mümkün değildir. Mîraç olayı böylesine tartışmalı bir konudur. Fakat sonuç îtibârıyla Mîraç da İslâm’ın mübârek gecelerinden sayılmakta, bu gece de duâ ve ibâdetlere vesîle olmaktadır.
Berat (Arapça Berâet) Kandili… Arapçadaki berâet, bildiğimiz beraatın aslıdır. Özgür bırakma, kefil olma gibi anlamları vardır. Hz.Muhammet’e peygamberliğinin tebliğ edildiği gün olarak kutlanır. Berat kandili, bağışlanma ve mânen kurtulma gecesi sayılmaktadır. Önceki Kandil geceleri gibi, bu gece de duâ ve ibâdetlerle geçirilir. Aynı dinî törenler uygulanır.
Anlaşılmış olacağı üzere, Kandiller, kaynaklarını Kuran’dan almamış olsalar da, Kuran’a inananların, sonradan düşündüklerini üstüne koydukları ibâdetlerin kurumlaşmasıyla ortaya çıkmışlardır. İslâm akâidine (inanç ve tapınma kurallarına) katılmışlardır.
Şu da var ki, zaman ve zamâna bağlı olarak şartlar, her şeyi etkileyip-değiştirebiliyorlar. Din ve ulusun kutsal sayılan değerleri bile aşınabiliyor ve zaman içinde başkalaşabiliyorlar.

Mete Esin “metesin@mynet.com”