Bu hafta 46 uluslu Avrupa Konseyi zirvesi Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine büyük bir engel teşkil edecek bazı ilginç tartışmalara sahne oldu. Türkiye, 1949’dan beri bir Avrupa Konseyi üyesi olarak bir gün bu platformun Türkiye’nin AB politikası konusunda bu kadar eleştirel olabileceğini öngöremezdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın performansı Türkiye’de başarılı olarak kabul edilmektedir ve şüphesiz Türkiye’de yeni ortaya çıkmakta olan milliyetçi kendine güveni temsil etmektedir. Erdoğan AB’nin geçen aralıkta verdiği karardan ders almıştır ve şimdi Türk dış politikası için yeni bir savaş alanı olan Avrupa Konseyinde çok daha dikkatli davranmaktadır. Ancak, Erdoğan’ın, İslam yeni bir düşman olarak görülmekte ve Avrupa’da İslam karşıtı politikalar var şeklindeki açıklamaları AB’nin karşılaştığı acı gerçeği gösterir. Şimdiye kadar, İslami güçler ve gruplar AB ülkelerinde yeterli platform bulamamışlardır ancak şu anda AB ve Avrupa Konseyi ülkeleri için İslam karşıtı eğilimlerle mücadele etme çok daha karmaşık hale gelmiştir. Erdoğan’ın gücü, bu çok hassas konuda Batı ile ortak işbirliği yapmaya hazır olduğunu açıklayan bütün İslam dünyasında demokratik olarak seçilen tek siyasi lider olması gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Şüphesiz, Erdoğan, siyasi kariyerini İslami eğilime sahip biri olarak sürdürmüş olsa da 11 Eylül saldırılarından bu yana demokratik bir lidere ve medeniyetler çatışmasını önlemeye çalışan bir politikacıya dönüşmüştür.
Erdoğan’ın Ermenistan ile diyaloga girme niyeti, sözde Ermeni soykırımı iddiasını sürdüren Ermenistan tarafından kabul edilmemiş görüntüsü vermektedir. Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan bu Avrupa Konseyi zirvesini politikaları konusunda ısrarcı olma ve bu meseleyi Ankara’yla ekimde başlayacak müzakerelere bir önkoşul yapma amacıyla da kullanmıştır. Bu daha henüz bir koşul olmasa da eğilim bunun ileride olabileceği yönündedir. Fransa, Rusya, Polonya, Kanada, Arjantin v.b. bunu soykırım olarak kabul etmiştir ve Ermeni diasporasının küresel ağı daha fazla başarı kazanmıştır. Türkiye’nin ne yaptığı ciddi bir argüman olarak görülmemiştir çünkü Türkiye bu ülkeler tarafından suçlu olarak kabul edilmiştir. Erdoğan’ın Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan’dan sonra yaptığı konuşmada Koçaryan’ın “tribünlere oynadığı ve kendini tatmin ettiği” yönündeki açıklamaları doğrudur fakat Türkiye’ye fayda getirmemiştir. Tabi ki, Başkan Koçaryan bunu yapmaktadır ve bu, İslam karşıtı eğilimleri güçlendirmektedir. Yeni argüman Türkler veya Osmanlıların Hıristiyanları öldürdüğüdür ve bu böyle devam etmektedir. Birçok AB ve Avrupa Konseyi ülkesi, gelecek aylarda bunu soykırım olarak tanıyacaklardır ve sonuçta Türkiye yalnız kalacaktır. Alman parlamentosu ve ABD Kongresi daha henüz düşmeyen önemli son iki cephedir. Ancak korkulan eğer Hristiyan Demokratlar iktidara gelirse Alman Parlamentosunun bunu yapacağıdır.
Alman politikacı Claudia Roth’un TBMM’de ve ODTÜ’de ilginç tartışmaları olmuştur. Her ne kadar Roth, Türkiye’nin Kürt sorunu, demokratikleşme ve reform süreci hakkında son derece hevesli olsa da, Türkiye’ye gelen Avrupalı siyasetçilerin Türklerin neler yapması gerektiği yönündeki görüşlerine ne kadar önem verilmesi sorusuna karşılık, Roth sonuçta AB konseyinin karar verdiğini ifade etmiştir.Ancak Roth Alman Parlamentosu’nun ilerde nasıl karar vereceği konusunda somut cevap vermekten kaçınmıştır.
Roth’a göre bütünleşme politikasının başarılı olmaması Almanya’nın esas sorunudur; ayrıca Alman olmayan toplulukların Almanya’da nasıl temsil edileceği de çözülmeyen sorundur. Alman vatandaşı olan ancak üniversitelerde profesör olarak yer verilmeyen üçüncü nesil Türkler vardır. İnsan hakları konusunda elbette ki farklılıklar olacaktır ancak Avrupa’daki ‘İslam korkusu’ esas konu olarak kalacaktır ve bu bağlamda Almanya kilit ülkedir.
Erdoğan’ın Varşova ziyareti Türkiye’nin hala savunmada olduğunu ve siyasi olarak giderek yalnızlaştığını bir kez daha göstermiştir. Eğer AB ve bazı Avrupa ülkeleri Türkiye’ye karşı saldırgan politikalarını devam ettirirlerse, bunun ters tepeceği beklenmelidir. Ancak büyük sürpriz Türkiye’nin adayı işgal ettiğini söyleyen Papadopoulos’tan gelmiştir. Türklerin bile ne yapacakları konusunda kafaları karışmıştır!