Diyarbakır’daki Sivil Kargaşadan Sonra Kaybeden Kim Oldu?

Beklendiği gibi Nevruz sonrası olaylar veya kalkışma girişimi güneydoğuda bazı ölüm ve yaralanmalara neden oldu. 20 Mart’taki “Nevruz Kutlamaları: Umut mu Korku mu?” başlıklı yazımda olayların olası sonuçlarına değinmiştim ve şu anda bu sonuçları üzücü bir şekilde izlemekteyiz.

Türk askerleri şu anda bir kez daha Diyarbakır, Batman, Şırnak, Hakkari sokaklarındadır ve bütün bölge şoktadır. Bölgede yaşanan nispeten istikrarlı dönemden sonra bu olayların sonuçları kesinlikle sürpriz değildir ve bir kez daha Kürt siyasiler ateş altındadır ve tartışma yeni bir boyut kazanmaktadır. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, yorumlarıyla ateşe benzin döken siyasilerden biridir ve bütün Türk ulusu bu yorumları televizyondan izlemektedir. Abdullah Öcalan ve PKK’nın Kürt siyasilerin üzerindeki etkisi o kadar güçlüdür ki görüldüğü gibi PKK’nın iradesine karşı hiçbir şey yapılamamaktadır. Gösterilerin ön saflarına konan kadın ve çocuklar Filistin’deki etkiyi yaratmamıştır ve yukarıda adı geçen şehirlerdeki küçük dükkan sahipleri röportajlarda görüldüğü gibi aslında dükkanlarını kapatmak istememektedir ancak bunu yapmaları konusunda siyasi baskı altındadırlar ve her zamanki gibi siviller en yüksek bedeli ödemektedir.

Orta Doğu Teknik Üniversitesinden (ODTÜ) Profesör İhsan Dağı Zaman gazetesindeki köşesinde liberal bir düşünür ve insan hakları konusunda uzman bir kişi olarak, Kürt tarafı için aslında ne istediklerini düşünmenin tam zamanı olduğunu yazmıştır. Şimdiye kadar Türk devlet ve hükümeti hep eleştirilmiştir ancak şimdi Kürt entelektüelleri ve siyasileri kendi eleştirilerini yapmalıdırlar. Dağı’ya göre bu politika yoluyla Kürt meselesi önemini kaybedecektir çünkü bu bir sivil kalkışmadır ve Türkiye bunu durdurmak için önlemler almalıdır. Aslında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın çocuklar aileleri tarafından korunmalıdır ve kadınlar kendilerini bu tip gösterilerden uzak tutmalıdır şeklindeki sözleri hükümetin PKK’nın çocukları istismar etmesini önleme konusunda istekli olduğunu göstermektedir. Ancak ilginç olan şey Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Erdoğan’ın başlangıçta çok güvendiği Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir arasında gerilimin artmasıdır. Görünen o ki bu güven bozulmuştur ve Baydemir savcılarla daha fazla sorun yaşayacaktır.

6 yıldır bölge sadece devlet ve uluslararası örgütlerden büyük mali yardımlar almakla kalmamış aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinin bir parçası olarak yapmış olduğu ve daha liberal bir ortam yaratan reformlardan da faydalanmışlardır. Kürt siyasiler birçoklarının kabul ettiği gibi siyasi kariyerlerini geliştirmek için bu durumu istismar etmişlerdir. Ancak Türkiye’nin iç reform süreci ve iktisadi kalkınması devam etmektedir ve daha iyi bir siyasi manzara yaratmaktadır, sonuçta bu sürece zarar verme girişimleri ilk önce Kürtler ve onların temsilcilerine zarar verecektir.

Şu anda Türk hükümeti 1990’lardan kalan eski tedaviyi uygulamaya başlamıştır ve Türk ordusu hükümetten yetki beklemektedir. Türk ordusunun kargaşayı ve kalkışmayı önleme konusunda 25 yıllık bir deneyimi vardır ve PKK Öcalan’ın yakalanmasından sonra teknik olarak bozguna uğratılmıştır.

Birçok yazar birçok Kürt siyasinin gerilimi artırmak istediği konusunda hem fikirdir. Konuşmaları provokasyon yüklüdür ve durumu sakinleştirmeye yardımcı olmamaktadır. Ancak olaylar kontrol altına alındıktan sonra söylemlerini değiştirmişlerdir. Birçok olay televizyonlarda izlenmiştir ve gazetelerde görülmüştür ve hiç şüphesiz kamuoyu siyasilerle arasına mesafe koymuştur.

Kürt siyasilerin Türk milliyetçisi partilerin bu olaylara tepki göstereceği yönündeki beklentileri boş çıkmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli partisinin gençlik kollarının her hangi bir çatışmaya girmemesi gerektiğini açıklamıştır. Bu ilginçtir çünkü MHP eskiden sokaklara çıkardı ve PKK sempatizanları ile mücadele ederdi. Şu anda bunun, hükümete ve askere bırakılması PKK’nın daha sert bir karşı koyma ile karşılaşması gerektiğini ve Türk milliyetçiliği seçmenler arasında yükselişte olsa da Türk milliyetçiliği üzerine oynanmaması gerektiğini göstermiştir.

Başbakan Erdoğan politikalarını daha da sertleştirmektedir. Erdoğan PKK’nın istikrardan rahatsız olduğunun ve ilginç bir şekilde bazı Kürt siyasilerle bölgedeki AKP destekçilerinin güney doğuda saldırıya uğradığının ve ateşe atıldığının farkına varmaktadır. Diğer bir ifadeyle AKP de daha önceki bütün siyasi partiler gibi hedeftedir ve birçok yazara göre PKK ve siyasi üyelerinin amacı Türk toprakları üzerinde bağımsız bir Kürdistan kurmaktır. Asıl soru Kürt siyasilerin nihai amacının ne olduğudur: daha özgür siyasi bir ortam mı yoksa bağımsız bir devlet mi? Bugünkü siyasi gerçekler altında Türkiye’de bağımsız bir Kürt devleti imkansızdır.

Dağı’nın argümanına dönecek olursak, Kürt siyasilerin şu anda farklı bir şekilde düşünmesi gerektiği AB için de önemlidir. Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz demokratikleşme ve Türkiye’nin AB yolu Diyarbakır’dan geçer demişti ve bu beyan Türkiye’deki reform sürecine büyük bir önem atfetmiştir. Ancak şu anda AB de politikalarını yenilemelidir ve Demokratik Toplum Partili (DTP) Kürt siyasilere daha fazla sorumlu davranmaları konusunda çağrı yapmalıdır. Akıllarının başlarına gelip gelmeyeceği çok şüphelidir.

Türkiye’nin Kürt politikası son yıllarda kendisine yöneltilen eleştirilere rağmen çok faydalıdır ve dünya çapında hoş karşılanmaktadır. Kürt siyasilere büyük bir anlayış ve sempati gösteren birçok Türk yazar şu anda onlara arkalarını dönmüşlerdir ve gelecek genel seçimlerde % 10’luk ülke barajında bir değişiklik olmayacaktır ve güney doğuda yaşanan bu tip sivil kargaşada Kürt siyasilerin yanlış tavırlarından dolayı Kürtler kaybeden taraf olmaktadırlar.

Şu ana kadar Başbakan Erdoğan sakinliğini korumuş ve soğukkanlılığını yitirmemiştir. Erdoğan çok güvendiği ancak şu anda PKK’nın içerdiği Baydemir ile aynı masada oturmayı reddetmiştir. Şu anda Kürt sorunu gerçekten başbakanın kişisel meselesi olmuştur ancak Erdoğan önceki kadar iyimser değildir. Nevruz sonrası olaylar bölgede daha az iyimser tavırlar yaratmıştır. Bu analizi bitirirken Dağı’dan bir alıntı daha yapmak istiyorum, Dağı’ya göre “Şu anda gerçekten ne istedikleri konusunda karar vermek Kürt siyasilere düşmektedir.”

Bu ülkede yaşayan bütün insanlar için lütfen biraz daha fazla samimiyet.