Özellikle eski Yugoslavya’nın dağıldığı ve Bosna’daki acı olayları yaşadığımız 1991-93’lü yıllarda, İtalyan meslektaşlarımla beraber çalışırken görevlerine karşı rahat tutum ve yaklaşımları herkes gibi benim de oldukça dikkatimi çekiyor ve hatta birçok durumda da bizleri rahatsız ediyordu.
Müşterek NATO görevinde beraber yaşadığımız ve zorlukları da paylaşmaya çalıştığımız bu meslektaşlarımız, görev esnasında kendilerini fazla zora sokmadıkları ve bu yaklaşımlarını da saklamadıkları gibi bu tür durumları mizah ile izah etmekten bile çekinmiyorlardı.
Tarihi olarak gerçekten yaşadıkları ve bize çok iyi niyetle anlattıkları Temel fıkrası misali bir hikayeye göre;
“ İtalyanların ciddi bir savaşı sırasında Bölük Komutanı olan Yüzbaşı hücuma kalkmadan önce askerlerini hem taktik açıdan hem de vatan, millet uğruna manevi açıdan etkilemeye yönelik oldukça anlamlı ifadeler kullanır ve onları etkilemeye çalışır.
Askerlerinin kendisini anladığını ve onları ikna ettiğini düşünen Yüzbaşı hücum işaretini verir ve askerlerinin de peşinden geleceği inancı ile büyük bir güven içerisinde mevziinden fırlar ve taarruza geçer.
Mermi sesleri, toz, duman ve büyük bir heyecan içerisinde düşmana doğru yaklaşan Yüzbaşı bir ara arkasına döner ve bir bakar ki, kendinden başka hücuma kalkan tek bir asker bile yok.
Koca bölükten tek bir kişi dahi siperlerinden çıkmaksızın ve kendilerini emniyete almış vaziyette, büyük bir şevkle düşmana saldıran komutanları için BRAVO KAPİTANO (Yüzbaşı) diye bağırıp ve alkış tutup duruyor.
Sonuç mu?
Kahraman Yüzbaşı kendisini yalnız bırakan askerlerine rağmen, inandığı dava uğruna tüm çabasını göstererek taarruzuna devam eder. Maalesef tezahürattan başka bir dayanışma göstermeyen askerlerinin gözleri önünde de karşı tarafın ateşi ile can verir.
Ya o koca bölük.
Kahraman Yüzbaşıyı kolaylıkla yere indiren düşman, kısa bir süre içerisinde bölüğün tamamını da çevirir, öncelikle içlerinden direnenleri öldürür, diğerlerini ise esir alıp bilinmeyen bir meçhule götürür.”
Bir görev yüzünden kendisine kızdığım İtalyan Yarbay Gigi PADOVANO görev dönüşü aramızın biraz yumuşadığı bir ortamda, “Ali” diye dostça yaklaşıp benim kendisine kızdığım olaya ilişki kurarak kibarca bana ders verircesine bu hikayeyi anlatmış ve gülüşüp birbirimize sarılmıştık.
Durup dururken bu hikaye neden ve niçin aklıma geldi, ben de pek anlamadım ama hem sevgili İtalyan dostlarımı anmış oldum, hem de acı ama hoş bir hikayeyi gülersiniz diye sizlerle paylaşmayı düşündüm.
Kim haksızlığa uğramış, kimin canı yanmış, altmış yaşında sağlam tutuklanıp haksızlığa kahrı yüzünden ceza evinde bir yılda ölüm noktasına kim gelmiş ve ölüm döşeğinde tek kelime etmeksizin ( Ergenekon zanlısı Kuddusi OKKIR ) nasıl ve ne değişmişte beraat etmiş, hiç önemi ve de sorumlusu yok bu dünyada.
Yeter ki, çıkarımıza ve rahatımıza kimse dokunmasın.
Kalın sağlıcakla ve bakın keyfinize dostlarım.
Ali İhsan GÜRCİHAN
3 Temmuz 2008