Zonguldak’ta görev yapmakta olan bekçiler uzun süredir oldukça dertli. Birike birike gelen sıkıntılarının had safhaya ulaştığından dem vuran bu fedakâr koruyucular, yaşamın kendileri için dayanılmaz bir eziyet haline geldiğini de açık kalplilikle anlatıyorlar. Üstelik hepsi, ülke ve dünya meselelerine birçok aydın görünümlüden çok daha fazla vakıflar. Yoksulluk sınırının altında bir ücretle yaşamayı sürdürme mucizesini göstermeye çalışırken, ayırımcılığa tabi tutulmaları çok kırmış onları. Tüm sıkıntılarına rağmen; “Halkımın aşı, işi, refahı, mutluluğu” söylemlerini sıkça duydukları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetinden umutlarını henüz tümüyle kesmemişler. İçlerinde hâlâ bir ışık yaşıyor. “Böyle konuşan bir insan aksini yapmaz, yapmamalı” diyorlar. Onlara hak vermemek mümkün değil.
Anlattıklarına gelince, kısaca özetlemeye çalışırsak aynen aşağıdaki gibi. Bu nedenle onlardan gelen sözlere bırakıyorum meydanı. Bekçi Babanın Hükûmete Seslenişi Hükümetimiz AB üyeliği için şu günlerde, var gücüyle çalışıyor. Elinden geldiğince de TCK ve CMUK yasalarında değişiklik yaparak hızla meclisten geçiriyor. AB’de eksik olmasın, doğumumuzdan ölümümüze kadar her şeyi yeniden düzenleme gayreti içinde. Pekiyi bu AB; aynı teşkilat içinde çalışanların, farklı hak ve yasalarla yönetilmesinin mantığını sormaz mı hiç? Özlük hakları olmayan, gece çalışma tazminatı bile verilmeyen, emekli olduğu anda da görev yaparken taşıdığı beylik tabancasından sade vatandaşlardan alınan vergi harcının aynısı alınan bekçilere neden üvey evlat muamelesi yapıldığını, bir Allah’ın kulu görmez mi? Asli görevinden geri hizmetlere çekilen çarşı ve mahalle bekçileri birçok ilimizde, yeniden eski görevlerine, yani gece bekçiliğine geri döndürüldüler. Buna bağlı olarak, bu illerimizdeki hırsızlık ve kapkaç olaylarında büyük bir düşüş olduğu il emniyet müdürlükleri tarafından dile getirilmekte. Yeri geldiğinde bizlerden “Bekçi Baba” diye gururla söz edenlerden, haklarımızı teslime ya da medyadan özlük haklarımızla ilgili sorular yöneldiğindeyse hiç sesleri çıkmıyor. İstisnai olarak konuşanlar olursa, onlar da “Bu konudaki çalışmalarımız devam ediyor.” sözünden başka bir şey söylemiyor, söyleyemiyorlar. Bu Nasıl Çalışma? Bu nasıl çalışma? Mesleğe başladığımız ilk günlerde de gündem aynıydı. Bu çalışmaların sürdürüldüğü, hatta sonuçlanma aşamasında olduğu o zaman da söyleniyordu. Emekliliğimiz geldi hâlâ aynı sözler, “Çalışmalar devam ediyor”. Yirmi birinci yüz yıla girmemize rağmen bu çalışmalar bir türlü bitmedi. Hakkını arayan az sayıda bekçi, bırakın kavuşmayı gölgesine bile ulaşamadı. İnsanların hak ettiği şeyleri vermek, hakkı teslim etmek bu kadar zor mu? Hükûmetimiz eğer isterse AB uyum yasalarında olduğu gibi, bekçilerin ve diğer mesleklerdeki tüm insanlarla emeklilerin haklarını teslim edecek kararları alıp ilgili yasaları süratle meclisten geçiremez mi? Hükümet bizleri; yollarında engel veya külfet olarak görüyorsa, hepimizi bir an önce emekli etsin. Etsin ki hiç olmazsa, önümüzde kalan sayılı yaşam günlerini boşa umutlar taşıyan “Hayal Kazazedeleri” olarak geçirmeyelim. O zaman hükûmetimiz de rahat eder. Böylece bir zamanların “Bekçi Baba” denen, kendisine güvenilen meslek erbabı da tarihe mal olur, biter gider. Sayın devlet büyüklerimizden her zamanki kalıplaşmış, klişeleşmiş sözlerden sıyrılarak anlaşılır şekilde açıklama yapmalarını ve bekçilere ait özlük haklarının bir an önce olumlu ya da olumsuz bir sonuca kavuşturulmasını bekliyoruz.