Basından öğrendik ki,Cumhurbaşkanı yılbaşı öncesinde açıklamada bulunarak Orduya Sahip Çıkmış.
TSK ile ilgili, tasvip etmediği yazılar çıktığını ifade ederek, ”Kurumları haksız yere yıpratmayın” demiş ve devam etmiş.
“Sanki ‘Diyarbakır Emniyet Müdürünü biz vurdurmuşuz’ gibi… TSK’ya lüzumsuz, haksız yakıştırmalar yapılıyor; ölçüsüz ve rahatsız edici değerlendirmeler yapılıyor. Bunlar yanlış şeyler.”
Evet Cumhurbaşkanı doğru söylüyor da, hepimizin gözü önünde dört ve beş yıldır acımasızca devam eden bu yıpratmayı yapanlar sadece basında yazı yazanlar mı ?
Daha bir ay önce Tokat’taki kalleş pusu ile ilgili, ne yazık ki Devlet’in tepesinden aşağıya doğru birçok yetkili kişi “Kim yapmış olabilir” söylemleri ve “imalı yorumlar” ile şüphe yaratmaya, zihinleri bulandırmaya ve konuyu saptırmaya çalışmadılar mı ?
PKK dışında bir adres olabilir diye şüpheli ifadeler kullanarak, Silahlı Kuvvetler hakkında ağzına geleni söyleyenlere cesaret veren kimlerdi ?
İki gün önce, adeta Silahlı Kuvvetleri hafife alırcasına, kozmik odayı müze yapalım diye basına açıklama yapan Günay soyadlı kişi bu Devlet’in Bakanı değil mi ?
Başbakan Yardımcısı Arınç, kozmik büro literatürümüze yeni girdi, kozmik-kozmetik gibi imalı ve alaycı açıklamalarına halen devam etmiyor mu ?
Özal Vakfından verilen bir ödülü alırken konuşan Başbakan, hassas bir konunun incelendiği bir ortamda kahraman edaları ile suikast ve ölümden korkmadığını ifade ederek, ”Allah’ın verdiği canı ondan başka kimsenin alamayacağını” söyleyerek kimlere ne mesaj vermeye çalışıyor acaba ?
Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı olarak katıldığınız bir ödül töreninde, basın mensupları ile sohbet ederken, Şamil Tayyar denen gazeteci ve yandaşları ile mahkemenin verdiği karar üzerine şakalaştığınızı basından öğrendik. Verilen ceza ile ilgili, olur böyle şeyler anlamındaki sözlerinizle hukuki bir karar üzerine yapılan hafif bir yaklaşım ve ŞAMİL Tayyar’ı onurlandıran bir sahip çıkış, Yargıya da sahip çıkması gereken bir makama ve Devlet terbiyesine uygun düşüyor mu dersiniz ?
Evet ;
Ortadaki tüm olumsuzluklara rağmen, bu SAHİP ÇIKIŞ’a gerçekten inanmak isterdim. Ancak durum, basından şikayetçi olmanın çok daha ötesinde, haksız suçlama ve saptırmalarla yaratılan karmaşa ortamında ciddi bir Devlet Olamama ve Devlet’e Sahip Çıkamama sorunudur.
Cumhurbaşkanı’nın Ordu’ya sahip çıkışla ilgili yaptığı bu açıklamalar; sanırım basını uyarmaktan ve Ordu’yu korumaktan ziyade, yaptıkları haksız suçlama ve saptırmalarla kamuoyu önünde zorda kalan ve güven kaybeden bazı siyasiler ile yandaşlarının yıpranmasını önlemek açısından daha çok işe yarayacaktır.