Yıl 1984, sanırım Kasım ayı içerisinde ve SİİRT bölgesinde idik.
PKK terör örgütünün yaptığı Eruh baskınından üç dört ay geçmiş, ancak
ne olup bittiğini de halen tam olarak kavrayamamış durumdaydık.
Kimi üç beş eşkıya Irak’tan geldi eylem yaptı gitti diyor.
Kimi Suriye’den gelip Irak’a geçen peşmergeler diyor.
Kimi gündüz külahlı, gece silahlı bazı insanlar diyor ama gerçeği halen hiçbirimiz bilmiyorduk.
İşte tam bu sıralarda Eruh’un Karageçit köyüne teröristlerce yapılan bir gece baskını sonucu çoluk çocuk dokuz vatandaşımız öldürüldü. Nereye koşturduksa, nereyi aradıksa yine sonuç çıkmadı.
Biz aramalara devam ederken iki gün sonra bir haber geldi ki, samanlık içerisinde yaralı vaziyette saklanan bir terörist köylüler tarafından bulunmuş. Kanımca köyde teröristlere yataklık eden birileri tarafından saklanmıştı ve kaçırılması için uygun zaman ve fırsat bekleniyordu.
Düşünün aynı köyde, bir tarafta Devlet yanında olduğu için canından olanlar, diğer tarafta ise teröristlerle birlikte köylüsüne katliam yapanlar.
Evet üç aylık bir mücadeleden sonra nihayet, silahlı ilk PKK’lı terörist yakalanmış ve onu karşımıza almıştık. Mustafa Çimen adlı bu teröristten aldığımız bilgilerle ne ile karşı karşıya olduğumuzu artık daha iyi çözmeye ve daha bilinçli hareket etmeye başlamıştık.
Bu terörist’in sırt çantası içerisinde çıkan dokümanlardan biri de, dün gibi hatırlıyorum orta boy açık eflatun renk kapaklı bir kitaptı.
“Partiya Karkerên Kurdistan” yani Türkçe’si ile,
“Kürdistan İşçi Partisi “nin tüzüğü.
Bölgemizdeki terörist yapılanması ile ilgili bulduğumuz örgütsel notlar bizim için daha öncelikli olmasına rağmen gecikmeksizin bu kitabı da okuduk ve gördük ki 1970’li yıllar içerisinde yapılan temas ve toplantılarda;
– Dört ayrı ülkedeki sözde Kürt liderler, uzun vadede sözde ”Kürdistan” kurulması yolunda bir mutabakat sağlamış.
– Yaşanan ülkenin şartları dikkate alınarak, Kürtler’in o ülkeye karşı 30 yıl boyunca mücadele vermesi , o ülke içerisinde özel statüler ve özerklik elde etmesi kararlaştırılmış.
– 30 yıl sonunda kazanılan şartlar ve yaratılan siyasi ortama göre de, sözde Kürdistan’ın kurulması açısından gelinen durumun yeniden değerlendirilmesine ve müteakip safhanın da belirlenmesine söz verilmiş.
Sözde parti tüzükleri olan bu kitabın ilk bölümünü bir köşe yazısı içerisinde becerim ölçüsünde özetlemeye çalıştım.
Şimdi yetkili diye ya da ben biliyorum diye ortaya çıkıp konuşanları gördükçe en azından bunu da mı bilmiyorlar diye şaşırıyorum.
Terörist başının Meclis’e müdahale edecek noktaya geldiği bir ortamda, ne yazık ki bizimkiler halen değerlendirmeye devam ediyor ve ABD ile PKK’yı nasıl tasfiye edeceğini görüşüyor. İşin esasını bilmeyen bu cahiller, PKK’nın tasfiyesi için nerede ise ABD’ye minnet duyarken, öte yanda 30 ncu yıla yaklaşılan bu safhada DTP’ye neden ABD’de büro açtırıldığını bile düşünemiyor.
Sevgili okuyucular PKK ve bölücüler açısından mesele, yukarıda belirttiğim gibi bu işin en başından beri çok açık ve net bir durumdadır. Kürt vatandaşlarımızın büyük kısmını yanlarına çekmekte zorlanmalarına rağmen, teröristler yıllar önce düşündükleri ve yazdıkları amaçları doğrultusunda terör faaliyetlerine devam etmektedir.
Devlet açısından önemli olan ise; bu gerçeği bilerek, sivili ve askeri ile, ne dağda ne de ovada bölücülerin ve yandaşlarının durum üstünlüğüne fırsat vermeksizin ve halkın büyük kısmında Devlet’e duyulan desteği ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda geliştirerek bu olumsuz durumu zaman içerisinde söndürmekti.
Uzun süren ve zor bir mücadele sonucu 2000’e gelindiğinde tam istenen seviyede olmasa bile durum üstünlüğünün Devlet’te olduğu bir noktaya yaklaşılmıştı ve akıllıca devam edilmesi halinde de Ülkemizi sıkıntıya sokmayacak güzel bir geleceğe doğru yol alıyorduk.
Anlaşılmadık bir şekilde ne değişti ve her ne oldu ise;ABD’nin son üç-dört yıldır bu konuda sözüm ona artan işbirliği ve desteği sonucu , ortaya çıkan söylemler, projeler ve uygulamalar ile önce dağda, sonra da ovada durum üstünlüğü hiç beklenmedik bir hızla PKK ve bölücülere teslim edilmiştir. Bölücü başının Meclis içerisindeki Milletvekili’ne hükmedecek duruma ve konuma getirilmesi bu işin en son ve en açık delilidir ve teröristlerin kitaplarında yazılı ikinci aşamanın sonuna geldiklerinin de işaretidir.
Artık uçurumun kenarına gelinen bu noktadan sonra, cahillere ve sorumlu makamlardaki sorumsuz kişilere biz vatandaşların da elbette hatırlatacakları olacaktır.
Şu açıkça ortadadır ki;
Bölücüler karşısında Devlet’in durum üstünlüğünü kaybetmesine neden olanlar, Cumhuriyetle hesaplaşacağız diye yola çıkan ve yandaş basın ile birlikte her fırsatı kullanarak psikolojik savaş yapanlardır. Ne yazık ki, özellikle ve öncelikle Silahlı Kuvvetler’e yönelik yaptıkları buhesaplaşma, kendilerinden ziyade PKK ve bölücülerin işine yaramıştır ya da daha vahimi onlarla işbirliği yapılmıştır.
Kısacası ;
Bu Milletin ve Bu Devletin bunca yıldır KANI, CANI ve MALI ile yaptığı mücadeleyi kalleşçe sorgulayanlar ve bu konudaki bilgi birikimimizi hiçe sayarak onun bunun sözü ile ben biliyorum, ben çözeceğim diye cahilce ortaya çıkanlar aslında işi yeniden tetiklemişler, bu Ülke’yi yeniden ateşe atmışlar ve durum üstünlüğünü de bölücüler ile onların destekçilerine teslim etmişlerdir.